Umut Radyo’da Meltem Danışman Çınar’la birlikte hazırlayıp sundukları “Çorum Güncesi” programında, ağırlıklı olarak siyaset ve seçim konusundaki soruları yanıtlayan Mehmet Yolyapar, önce kendisinin CHP’den milletvekili aday adaylığı konusunda şu değerlendirmeyi yaptı:

“Çorum için yarım asırdır çırpınan ve pek çok hizmetin gerçekleşmesine kamuoyu oluşturmak suretiyle vesile olan, yine Çorum’un çok önemli taleplerinin en kararlı mücadelesini veren bir kişi olarak, deneyimimi, vizyonumu, entelektüel birikimimi ve hemşehrilerim nezdindeki güvenilirliğimi, yarım asırlık partim üzerinden memleketimin hizmetine sunmak istedim. Koşulları belli bir yarışa girdim. Hangi dengelere veya nedenlere dayanıyor olursa olsun, sonucun benim lehime olmaması ihtimalini peşinen kabul etmiştim. Dolayısıyla, sonuca tereddütsüz saygılıyım.”

“Üstelik, istediğim sonucu alamamış olsam da, aday adayı olduğum için çok memnunum. Hemşehrilerimin, benimle ilgili duygu ve düşüncelerini test etme olanağı buldum. Her kesimden, her siyasi görüşten, onbinlerle ifade edebileceğim kadar hemşehrimin teveccühüne mazhar olmak, benim hayatta alabileceğim en büyük ödüldür. Yakın-uzak tanıdığım, ya da hiç tanımadığım o kadar çok insan hayal kırıklığını benimle paylaştı ki, onları ben teselli etmek durumunda kaldım. Bu bana yeter.”

Meltem Danışman Çınar’ın seçim tahminini sorması üzerine de Yolyapar, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimini 1. turda yüzde 51.5 veya 52 gibi bir oy oranıyla kazanacağını tahmin ve temenni ediyorum. Çorum seçiminin ise üç ihtimali var: Son seçimdeki gibi 3-1, 2-2 ya da 2-1-1…Sağdan ne kadar oy alabildiğine bağlı olarak, CHP 2 milletvekili çıkarabilir. MHP adayı Kayrıcı da bir hayli güçlü. Dolayısıyla 2-1-1 ihtimali de var. Burada benim temennim elbette 2-2’dir. Ama, kim seçilirse seçilsin, Çorum’un makûs talihini yenmek üzere çaba harcaması en büyük beklentimdir.” ifadesini kullandı.

Meltem Danışman Çınar’ın, kendisi de dahil olmak üzere EYT’lilerin ilk maaşlarını aldıklarını belirterek, gerek bu, gerekse seçim öncesi kesenin ağzının açılması konusunda görüşlerini sorduğu Mehmet Yolyapar, şu görüşleri dile getirdi:

“Rahmetli Demirel’in, çeşitli borçlanma yöntemleriyle küçük de olsa yatırılmış sigorta primi olanları emekli etmesi, kimileri tarafından hâlâ eleştirilir, ama ben, bunu sosyal devletin bir gereği olarak görüyorum. Bugün de sosyal yardım olarak milyonlarca vatandaşa devlet parasal destek sağlıyor. EYT’liler için de emekliliğe kazanılmış bir hak diye bakmamız gerekir. Gerçi, bütçe dengelerinin bozulması gibi, yetişmiş eleman sorununun ortaya çıkması gibi sorunlar doğmuyor da değil. Ama, eğitimden ekonomiye, sosyal yapıya kadar her şeyi yeniden dizayn etme zorunluluğu içinde olduğumuzu unutmamalıyız.”

“CHP Gençlik Kolları İl Başkanı olduğum 1970’li yıllarda, diyebilirim ki, 1973 ve 1977 seçimleri omuzumdan geçti. O yıllarda dağa-taşa ‘Karaoğlan’ yazdık, ‘Umudumuz Ecevit’ yazdık. Bir de dilimizden düşmeyen sloganımız vardı: ‘Ne yoksulluk ne baskı, ne ezilen ne ezen, insanca hakça bir düzen’…İşin aslı bu: Yoksulluğa da, baskıya da razı olmamak…Demokrasiden, özgürlükten, adaletten yana olmak…Kimsenin kimseyi ezmeyeceği, herkesin elinden geldiği kadar üreteceği ve hakça paylaşacağı bir düzen kurmak.”

Duayen gazeteci Yolyapar, ekonomi ve halkın geçim sıkıntısı ile ilgili soru üzerine de, “85 milyonluk Türkiye’de halkın yüzde 20’si, yüzde 30’ü iyi bir gelire sahip ise, restoranlar dolup taşıyor, sokaklar lüks arabalarla dolu şeklindeki iktidar savunmasının boşa çıkacağı açık. Gerçek olan, orta sınıfın ortadan kalktığı, en alttaki ezilenler, geçinemeyenler ve konforlu hayat yaşayanlar şeklinde yeni sınıflamanın söz konusu oluşu. Bir de soğanla TOGG kıyaslaması var. Aşağıdakilerin TOGG düşünecek hali mi var, elbette soğanı düşünecekler.” değerlendirmesini yaptı.

Siyasetin dilinin çok sertleştiğini, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, hakaretamiz ifadelerin, kabul edilebilir sınırların çok ötesine geçtiğini, bundan büyük kaygı duyduğunu anlatan Mehmet Yolyapar, Köy Enstitülerinin kuruluşunun 83. yıldönümünde eğitimci-gazeteci, merhum Müslüm Tunaboylu’nun ADD tarafından anılmış olması ile ilgili olarak da şunları söyledi:

“Bayramda ağır bir grip geçirdim. İyiyim, işimin başındayım, ama hastalığı tamamen atlatamadığım için de, toplum içine girmekten kaçınıyorum. Müslüm Hocamı anma toplantısına gitmeyi de çok isterdim, ama olmadı. Kendisini saygıyla, rahmetle anıyorum. Köy Enstitüleri, Türklerin bulduğu harika bir eğitim-öğretim modeliydi. Köyden aldığınız çocuğu eğitip, belirli meziyetler, beceriler kazandırdıktan sonra yeniden köye gönderiyorsunuz ve her köye cumhuriyet aydınlanmasını ulaştırıyorsunuz. Tabii bu uyanış kimilerinin işine gelmedi ve Köy Enstitüleri boğuldu. Bugün de Millet İttifakı, 100 bin yeni öğretmen alımını ve köy okullarının yeniden açılmasını hedefliyor. Bana göre de, 3-5 öğrenci bile olsa, köye öğretmen girmelidir. Köylerin boşaltılması yanlıştı, bu yanlıştan belirli bir plan dahilinde, köyler daha yaşanılır hale getirilerek dönülmelidir.”

Editör: HABER MERKEZİ