MOSKOVA İZLENİMLERİ
“Moskova, sanatın da başkenti”
Soğuk ama sıcak kalpli bir şehir. Resmi ama romantik. Geçmişle bugünü yan yana taşıyan, hem Doğu’ya hem Batı’ya benzeyen ama ikisinden de apayrı kendine özgü bir başkent...
Moskova, sadece Rusya’nın değil, aynı zamanda tarihin, sanatın, direncin ve Dünya’nın başkentlerinden biri olarak aklımda kaldı.
TARİHİN TA KENDİSİ
Kızıl Meydan’da yürürken, sanki tarihle aynı kaldırım taşlarını paylaşıyorsunuz. Lenin’in mozolesi ve halka açık mumyalanmış naaşı (bunu görmek çok ilginç bir deneyimdi), Kremlin’in kızıl duvarları, Aziz Vasil Katedrali’nin rengârenk soğan şeklindeki kubbeleri… Hepsi bir ansiklopedinin sayfalarından çıkmış gibi. Tarih, burada sessiz değil. Her taş, her yapı, anlatacak bir hikâye arıyor dinleyecek bir kulak.
SANAT VE ESTETİĞİN BAŞKENTİ
Moskova'da metroya binmek bile bir sanat galerisine girmek gibi. Her durak ayrı bir mimari şaheser; mozaikler, avizeler, mermerler. Burada turistler bir günlerini sadece bazı metro istasyonlarını gezmeye ayırıyorlar. 1935 yılında başlayan ve her biri bir yeraltı sarayına benzeyen 250’den fazla istasyona sahip metroda her gün yaklaşık 7 milyon yolcu taşınıyor. Zaten İstanbul gibi dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan Moskova’da sokaklarda nispeten az insan görüyorsunuz, çünkü çoğu yer altındaki tünel ve istasyonlarda. 2. Dünya savaşında sığınak olarak ta planlanan bu istasyonlar, bugün adeta bir estetik şölen sunuyor. Dünyanın en geniş metro ağına sahip Moskova’da zaman zaman istasyonların derinliği 80 metreye kadar iniyor. Puşkin’in, Tolstoy’un, Dostoyevski’nin nefes aldığı bu topraklarda sanat, sokağa taşmış. Adım başı her biri ünlü mimarların elinden çıkmış tiyatro ve opera binaları ve bu amaçla yapılmış belki de dünyanın en ünlü sanat salonu Bolşoy Tiyatrosu Moskova’nın sokaklarını süslüyor. Çehov, Tolstoy, Gorbaçov ve Nazım Hikmet gibi ünlülerin mezarlarının bulunduğu ünlü Novodeviçi mezarlığı bile heykel ve estetik mezar süslemeleriyle turistlerin uğrak noktası. Geniş cadde ve sokaklarda estetik olarak gözünüzü rahatsız eden bir şey yok. Şehrin her yerinde kilometrelerce uzanan yemyeşil ve çiçekli parklar var. Sokaklarda bir tane çöp yok, trafik kurallarına saygılılar.
Rus insanı ilk bakışta mesafeli ve sessiz gibi görünebilir. Ama tanımaya başladığınızda içlerinde derin bir duygu dünyası ve güçlü bir samimiyet gizli. Özellikle Rusça konuşmayınca başta çok çekingenler. Hatta bir kısmı yüzünüze bile bakmıyor. Yabancıya ve turiste alışık değiller, kaba davranabiliyorlar ve gözlemlediğim kadarıyla turist gelsin gibi bir dertleri de yok. Birkaç gün boyunca sokakta hiç İngilizce duymadık. Ama birkaç Türk, Çin’li ve İran’lı turiste denk geldik. Her tiyatro ve opera binası pahalı fiyatlara rağmen dolu. En şık kıyafetlerini giyip (şort ve tişörtle giremezsiniz) bu sanatsal aktivetelere katılmak Rus halkı için rutin bir günün parçası gibi. Balerin/baletlik, opera sanatçılığı, orkestra üyeliği Rusya’da geçerli ve yaygın meslekler. Bolşoy tiyatrosundaki temsillerin biletleri aylar öncesinde tükeniyor ama biz o kadar şanslıydık ki binlerce kişilik salonda son anda yer bularak bir opera izledik. Sahnenin üstündeki büyük bir ekranda hem Rusça, hem de İngilizce söylenenler yazıyordu. Şu ana kadar yaşadığımız en güzel deneyimlerden biriydi ve 4 saat boyunca nefesimizi tutarak, keyifle izledik.
DÜNYA’NIN TÜM YAŞAM ALANININ 8’DE 1’İNİ RUSYA OLUŞTURUYOR
Sokaklarda sadece sarışın/kumral, renkli gözlü Ruslar yok. Her tenden, saç ve göz renginden insan var. Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan bugünki Rus topraklarında 9 saat dilimi yaşandığını unutmamak gerek. Sovyetler Birliği 1991 yılında dağıldığında tam 15 farklı devlet oluşmuş. Buna rağmen Rusya’da halen 27 özerk bölge bulunuyor. Bunların 12’si ise çoğunluğu Türkçe’nin farklı lehçelerini konuşan Türk kökenli bölgeler. Gezimiz boyunca market ve restoranlarda çok sayıda iyi Türkiye Türkçe’si konuşan insana denk geldik. Bunlar genelde Kırgız, Özbek ve Kazak’lardı. Bunlardan birçoğu Türkiye’de yaşamış ama maalesef son yıllardaki ekonomik gelişmeler onları daha çok para kazandıkları Rusya’ya itmiş.
SOĞUK HAVADA SICACIK TATLAR
Rus mutfağı, soğuk iklime karşı sıcak bir kalkan gibi. Borscht çorbası, pelmeni (Rus mantısı), blini... Ama her yerde Türk, Özbek, Gürcü restoranları dikkati çekiyor. Sadece Moskova’nın ünlü Arbat caddesinde 8 tane Türkiye’li Türk restoranı saydık. Nadiren İtalyan restoranları ve Fransız fırın ürünleri satan dükkanlar gördük.
MODERN VE GELENEKSELİN DENGESİNDE
Moskova, hızla modernleşiyor ama geçmişinden kopmadan. Göğe uzanan cam kulelerin yanında, altın kubbeli eski kiliseler ve klasik Rus mimarisine sahip binalar göz kırpıyor. Google maps yerine kendi GPS uygulaması Yandex, Booking yerine kendi otel bulma uygulaması Ostravok, Whatsapp yerine kendi sohbet uygulaması Telegram’ı kullanıyorlar. Sosyal medya tam çalışmıyor. Uluslararası banka yok, starbucks yok ve yabancı zincir market, restoran ya da kafeler yok. Ama hepsinin Rus alternatifleri var ve bundan hiç şikayetçi değil gibiler. Ambargo ve sert dış politikalar Rus’ları kendi kendine idare eden bir millet haline getirmiş. Bundan dolayı da kimseye ‘eyvallah’ı olmayan bir devlet Rusya.
RUSLAR VE TÜRKLER APAYRI İKİ HALK MI?
Başta din, dil, köken farklı olduğu için tamamıyla farklı iki halk gibi gözükse de birbirlerine çok benzer yönler de var. Biz Türkler gibi devletin devamlılığı esas. Askerlik ve ülkelerini tehdit eden şeyler için mücadele bizde olduğu gibi onlar için de kutsal. Aileye bağlılık, anneye duyulan sevgi, geleneklerine bağlılık, milli bayramlarda duyulan coşku, geçmişleriyle övünmeleri, misafire yapılan ikram ve misafirperverlik gibi özellikleri bize çok benziyor.
RUSYA’DA SAVAŞ HİSSEDİLİYOR MU?
Hemen cevap vereyim ‘hayır’. Savaş Rusya’da değil Ukrayna’da. Sadece güvenlik önlemleri herhangi bir saldırı ihtimaline karşı normalden biraz fazla. Bunu sokaklarda, metroda az da olsa hissedebiliyorsunuz. Ama bunun dışında bu ülkenin şu an bir savaşta olduğunu, bazı sokaklarda savaşta ölen askerlerini anan pankart ve çiçekli alanlarda görüyorsunuz. Sorduğumuz herkes Moskova’dan Petersburg’a hızlı trenle gidin demesine rağmen yine de bu yolculuk için havayolunu seçtik. Bunun bedelini ise yarım günden fazla havalimanında mahsur kalarak ödedik. Akşam saatlerinde Ukrayna’nın Rusya sınırına yaptığı drone saldırısından dolayı tüm GPS’ler kapatıldı ve uçaklar uçamadı. Saatlerce süren karmaşa maalesef bizim uçağımızı da etkiledi ve işte o zaman bu ülkenin bir savaşta olduğu gerçeğini anlamış olduk.
BİR BAŞKENTİN ÖTESİNDE
Moskova, sadece Rusya’nın değil, aynı zamanda Slav ruhunun, direnişin, fedakârlığın ve sanatın da başkenti. Soğuğuyla meşhur bu şehir, aslında insanın içine işleyen bir sıcaklığa sahip. Gidenin aklında kalan, dönenin ise tekrar gitmek istediği bir yer...
Bana sorarsanız Moskova, yalnızca ziyaret edilecek bir şehir değil; keşfedilecek bir ruh, hissedilecek bir atmosfer. Ne tam Avrupa’lı, ne de Asya’lı. Kendine özgü bir karakter. Ve evet, ben bu şehri çok beğendim. Gözlemlerimle değil, duygularımla döndüm.
Prof. Dr. Çağatay ÇAĞLAR
Maltepe Üniversitesi Göz Kliniği Ana Bilim Dalı Başkanı
doktorcagataygmail.com, instagram: prof.dr.cagataycaglar