Ertuğrul Onan, konserin iptal çağrısının kamuoyunda tartışma yarattığını ve bu tartışmanın yalnızca bir konserin iptalini istemekle kalmadığını, aynı zamanda kamuoyunun vicdanını sorgulayarak farklı düşünenleri “vicdansız” olarak yaftaladığını vurguladı.
“Oysaki; vicdan, yalnızca matemle değil, çözüm üretme ve yaşama sahip çıkma sorumluluğuyla anlam kazanır” diyen Ertuğrul Onan, Gazzi’nin acısının ortak olduğunu ancak hayatın da devam ettiğini söyledi.
“Gazze’de yaşanan insanlık dışı vahşeti her vicdan sahibi gibi bizler de lanetliyor ve derin bir üzüntüyle takip ediyoruz. Ancak unutulmamalıdır ki, yaşamı tamamen durdurmak, acılara karşı çözüm değil, teslimiyettir” diyen Ertuğrul Onan konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi: “
“Bizler, yaşarken mücadele eden, üretirken dua eden, halkın sesi olurken halkla birlikte nefes alan bir anlayışı savunuyoruz. Sanatın, müziğin, konserin böylesi zor günlerde nefes aldıran birleştirici rolünü görmezden gelmek; halkın moralini, birlikte yaşama kültürünü yok saymaktır.
SANATI “AHLAKSIZLIKLA” ÖZDEŞLEŞTİRMEK GERİ DÖNÜLMEZ BİR TOPLUMSAL YARADIR
Sayın Mustafa Lek’in açıklamalarında geçen “ahlaksızlık, edepsizlik, alkol ve madde kullanımı” ifadeleri, ne yazık ki hem halkı töhmet altında bırakmakta hem de konseri düzenleyenleri zan altında bırakmaktadır. Bu dil, toplumda ayrışmayı, kutuplaşmayı körükler. Hele ki bu suçlamaların hiçbir somut dayanağa, belgeye ya da vakaya dayanmadan dile getirilmesi, ahlak adına yürütülen bir tartışmayı ahlaksızca bir karalamaya dönüştürmektedir.
Haluk Levent ve Zara gibi sanatçılar, sadece müzikal başarılarıyla değil; toplum yararına yürüttükleri sosyal sorumluluk projeleriyle de takdir toplayan isimlerdir. Sanatçıyı ötekileştirmek, toplumun geniş kesimlerini de ötekileştirmek anlamına gelir.
“YEREL YÖNETİMLERİN GÖREVİ HALKI KUCAKLAMAKTIR”
Konserlerin düzenlenmesi, halkın talebiyle ve kamu hizmeti anlayışıyla planlanan kültürel etkinliklerdir.
Burada belediyenin görevi, konser alanında güvenliği sağlamak, kurallara riayet edilmesini temin etmek ve her kesimin huzur içinde eğlenmesini sağlamaktır.
Bir kısım vatandaşın hoşuna gitmeyen bir etkinlik, tüm topluma dayatılacak bir yasak gerekçesi olamaz. Belediye tüm halkın belediyesidir. Sanata, gençliğe, kültüre alan açmak da kamu hizmetidir.
BİZ- SİZ DERKEN SİZ KİMSİNİZ?
Sayın Lek’in “Eğer konser iptal edilmezse artık 'biz' demeyeceğiz” şeklindeki açıklaması, doğrudan bölücülük içermektedir. Toplum ‘biz’ ve ‘siz’ diye bölünemez. “Biz” sadece sizin gibi düşünenler değildir. Bu ülke; farklı düşünen, farklı yaşayan ama aynı vatanı paylaşan insanlardan oluşmaktadır.
Bir etkinliğe katılmak ya da katılmamak bireysel tercihtir. Ama bu tercihi dayatma haline getirip "vicdan testi"ne çevirmek ne demokratiktir ne ahlakidir.
VİCDAN; SADECE YAS TUTMAK DEĞİL, YAŞARKEN DAYANIŞMA GÖSTERMEKTİR
Konser gelirlerinin ya da etkinliklerin bir bölümü hayır işlerine yönlendirilebilir. Sanat ve dayanışma bir arada yürüyebilir. Ağlayan çocuklar için susmak değil, konuşmak gerekir. Ama haykırışımızı sanatla da, müzikle de, birlikle de gösterebiliriz.
“ÇORUM HALKI SAĞDUYULUDUR, KUTUPLAŞMAYA GEÇİT VERMEZ”
Çorum halkı; inancı güçlü, vicdanı diri, sağduyulu ve birlikte yaşama iradesine sahip bir millettir. Bir grubun tüm şehir adına konuşması doğru değildir.
Bu şehrin gençleri eğlenmek, nefes almak, bir arada olmak ister. Bu şehrin emeklisi de genci de ortak bir kültür ikliminde nefes almak ister.
Çorum halkı, ne ahlaksızlığa göz yumar ne de toplumun kültürünü karartacak yasaklara boyun eğer.
Sanat, düşmana karşı değil; umutsuzluğa karşı verilen bir direniştir.
Konserlerimizi, bayramlarımızı, festivallerimizi düşman bellemenin kimseye faydası yoktur.
Halkın moralini güçlendirmek, toplumu birleştirmek için her türlü kültürel etkinliğe destek verilmelidir.
Yaralarımızı sanatla da sarabiliriz, kardeşliğimizi türküyle de büyütebiliriz.”