Hayat boş bir tuval gibi

Biz nasıl istersek öyle boyarız, istersek bomboş bırakır karşısında bakakalırız.

İstersek simsiyah boyar karanlıklar içinde siyaha bakarız. Bazen başkaları gelir siyaha boyar onu, seyre dalarız, sonra dertleniriz kim boyadı, niye boyadı, neden böyle oldu? Aslında ben istemiyordum, hep onların suçu diyerek başkalarında ararız karamsar ruhumuzu.

Bir bilsek, siyah renk içinde tüm renkler vardır, seçebilsek, biz daha karıştırır daha koyu siyahlar yaparız.

Ya siyah ya beyaz, kimse boyamasın ama fırça benim elimde ya, ya siyah ya beyaz, arası yok…Ne zor bir resim çıkar böyle direnince. Ara tonlar yoksa hayat yaşanır mı?

Gri, başka renk bilmeyiz. Ciddi, tonsuz, renksiz gri; ne siyahın içindeki renkler kalmıştır, ne de beyazın renkleri geri yansıtması. İlla ki gri olmalı, düz, monoton, ama başka renkler karışmasın da hayatımıza, böyle sürsün gitsin ...

Gri havalardan kurtlunca insanın içi açılır. Uzun süren bir kıştan sonra rengarenk çiçekler açınca, hepsi kocaman bir tuvalde ne güzel durur. İlham kaynağıdır sanatçıya, renkler, çiçekler…

Uzun süren bir kışın ardından, onlar da yeryüzünü renklere boyamak için beklediler sabırla güneşi, sıcaklığını, tomurcuk oldular, açma zamanları geldi geçti yine de açmadılar, ışığı beklediler…

Biz sabırsızlandık, onlar sabırla beklediler. Nergisler, çiğdemler ilk müjdeyle geldiler. Biz sıkıldık, onlar beklediler…Biliyorlardı papatyalardan bir halı sereceklerini yeryüzüne. Doğanın hafızası bizim hafızamızdan daha güçlü, daha dirençli, daha umutlu.

Oysa bizler doğanın bir parçasıyız, bu sabırsızlık, bu karamsarlık, bu umutsuzluk, bu siyahlık, bu grilik neden? Oysa güneş kalın bulut tabakasının hemen üstünde bir uçuş mesafesi kadar yakın…Uçak yolculuklarında biliriz, gri bulutların arasından mavi gökyüzü ve güneşe yükselişi.

İnişe geçerken uçak gri bulut tabakasından, arada yeşillikler görünür, akan hayatı görürsünüz.

Eğer tuvali doğru boyayan, sanata değer veren, hayata, insana, doğaya değer veren, renkleri seven, karamsar olmayan bir ülkeye veya kente iniyorsanız, içiniz açılır, umut dolarsınız, mutlu olursunuz, size ilham verir, umut verir.

Her şey bizim elimizde. Hayatın usta sanatçılarıyız bizler, ya karamsar bir tabloyu alırsınız önünüze, baş yapıtınız siyah olur. Veya bahar çiçekleri gibi rengarenk boyarsınız gönlünüzce, kaygısız, yargısız, sevgiyle…

Fırça bizim elimizde; içten, samimi, yürekten renklendirmek hayatı, menekşenin moru, papatyanın beyazı, gelinciğin kırmızısı, samanın sarısı ,özlemin kırmızısı, Nazım ustanın dediği gibi, şiir gibi boyarsınız hayatı renklerin senfonisi eşliğinde. Elinizde fırça, düşlerinizde renkler, içinizde aşk…İster çiçekli yol çizersiniz, okula başlayan çocuklar gibi heyecanlı, ister dikenli yol gibi yürürsünüz üstünde hayatın, tercih sizin.

Fırça bizim elimizde...