Geçtiğimiz günlerde açıklanan eğitim müfredatı taslağı; Eğitimin dinselleşmesi ve ülkeyi ortaçağın kör karanlığına sürükleme hamlesi olarak nitelenebilir.

Ortaçağ yasalarına dayanarak, eğitimin bilimselliğinden çağdaşlığından söz etme olanağı yoktur. Gerçi AKP iktidarının da işine gelen budur. Kısacası “Ben cahilin ferasetine güvenirim” anlayışı. Bu sistem ancak, sorgulamayan, eleştirmeyen, bilim ve felsefeden uzak, buyurganlığa boyun bükmüş “Aman efendim, tamam efendim” diyen müritler yetiştirebilir.

AKP iktidarı zorunlu din dersleri ve “4+4+4” modeli ile imam hatip okullarını imam ve müftü yetiştiren bir meslek okulu olmaktan çıkardı. Öğretim Birliği yasasını yerlerde süründüren bir sisteme dönüştü. İlahiyat fakültelerinin sayısı füze hızıyla yükseliyor. Kuran kursları bir seçenek eğitimi olarak sunuluyor. Bu durum ülkenin önündeki en ciddi sorunlardan birisi olarak durmaktadır.

Ekonomik, toplumsal veya siyasal tüm sorunlarımızın temelinde, eğitim konusu vardır. Okullarınızda sorgulayan çağdaş değerlere sahip insan yetiştiremiyorsanız, ne ekonomide, ne siyasette, ne de toplumsal tüm olaylarda, olumlu bir şey beklemeye, şansınız da yoktur, hakkınız da.

Sadece din konularını din derslerine bırakmak gerekirken, müfredatın her alanına din derslerinin sokuşturulması, doğa ve sosyal bilimleri, matematiği, felsefeyi dinle kuşatmak anlamına geliyor. Bunlar asla normal bir anlayış olamaz.

Dünyada yaklaşık iki yüze yakın ülke vardır. Bunlar içinde ancak İran, Suudi Arabistan, Afganistan, Vatikan gibi birkaç ülke kalmıştır, din devleti olarak.

Din kişisel, öznel, tartışmalı dogmatik bir konudur. Eğitim sistemi yoluyla herkese bunu ısrarla dayatmak, ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Böylesi bir yaklaşım, toplumu birbirine düşüren iki tip insan modeli üretir.

Hesaplamalara göre dünyanın yarısı Hıristiyan, Müslüman ve Musevilerden oluşmaktadır. Yaklaşık 2 milyar insanın da, dünya yüzeyinde dinsiz olarak yaşadığı biliniyor.

Ülkenin gereksinim duyacağı kadar, meslek okullarında din uzmanı, imam ve müftü yetiştirmesi normaldir. Mevcut uygulama bunun kat kat üstündedir. Örneğin kız çocuklarından imam olmuyor, fakat imam okulları kız çocukları ile dolup taşıyor neden?

Hiçbir laik ve demokratik ülkede bunlar olmaz. Diğer garip olan durum ise halka ‘din okulunda okutun çocuklarınızı’ fetvası verilirken, kendileri çocuklarını dünyanın  en ünlü üniversitelerinde okutuyorlar. Bu kararları alanlar neden çocuklarını öncelikli olarak din okullarına göndermezler, düşündürücü değil mi?

Albert Einstein, özlü sözlerinden birinde “Eğitim gerçeklerin öğretilmesi değildir! Düşünmek için aklın eğitilmesidir.” diyor

M. K. Atatürk ise; “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.” demektedir.

Ortaçağa dönüş programları ve eğitimin dinselleştirilmesi ile çağı yakalama ve uygar bir toplum olmaya olanak var mı? Ya da bu yolla dünyada kalkınmış emperyalizmin oyuncağı, şamar oğlanı olmamış bir ülke var mı?