19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde başlayan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı ile Ülkemiz düşman işgalinden kurtarılmış, Misak-ı Milli sınırları içerisinde Kurtuluş Savaşına büyük destek veren Anadolu, artık genç Türkiye Cumhuriyeti’nin merkezi konumuna gelmiştir.

23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapısı ve oluşumu ile bir Kurucu Meclis niteliğindedir. 

Bu Meclis öncelikli olarak Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı sonunda ülkeyi işgalden kurtararak bağımsızlığımızın yolunu açar.

Hıyaneti Vataniye Kanununu çıkararak iç isyanları bastırır. 20 Ocak 1921 tarihinde 23 madde ve bir ayrık maddeden oluşan kısa ve "çerçeve anayasa" niteliğinde bir belge olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu kabul eder.

Saltanat kaldırılmadan önce Büyük Millet Meclisinde içten içe muhalif vekiller arasında saltanatın kaldırılacağı yönünde adımlar atılacağı fısıldanmaya başlar. Bunun üzerine Rauf Orbay, Mustafa Kemal’i Refet Paşa’nın bağ evinde yemeğe davet eder ve Mustafa Kemal, Rauf Orbay, Refet Paşa, Ali Fuat Cebesoy bu yemekte bir araya gelirler.

Konu Saltanat ve Hilafetin kaldırılıp kaldırılmayacağıdır. Bu konuda söz alan Rauf Orbay, Saltanat ve Hilafetin kaldırılması yönündeki düşüncelerden Büyük Millet Meclisi’nin rahatsız olduğunu ifade eder.

Rauf Orbay, “Saltanat ve Hilafet Makamına vicdanımla ve duygularımla bağlıyım. Çünkü benim babam, Padişahın ekmeği ve nimetiyle yetişmiş, Osmanlı Devleti'nin ileri gelen adamları sırasına geçmiştir. Benim de kanımda o nimetin zerreleri vardır. Ben nankör değilim ve olmam. Padişah'a bağlılık borcumdur. Halifeye bağlılığım ise terbiyem gereğidir” diyerek kendi görüşünü ifade eder.

Refet (Bele) Paşa’da “Rauf Bey'in düşünce ve görüşlerinin hepsine katılırım. Gerçekten de bizde padişahlıktan ve halifelikten başka bir idare şekli söz konusu olamaz.” diyerek Cumhuriyet’e karşı olduğunu beyan edecektir.

Ali Fuat (Cebesoy) Paşa’da Moskova’dan yeni geldiğini, halkın duygu ve düşüncelerini bilmediğini, bu nedenle bir şey söylemeyeceğini dile getirir.

Zira bu ayrışma ilk ayrışma değildir. Amasya Genelgesinin imzalanması sırasında yine Rauf Orbay ve Refet Paşa genelgeyi imzalamak istemezler. Bu isteksizlik Mustafa Kemal Paşa’da rahatsızlık yaratır. Bu rahatsızlığı Mustafa Kemal Nutuk’ta “Efendiler, gereksiz gibi görülebilen bu açıklamalar, daha sonraki yıllara ve olaylara ait bazı karanlık noktaları aydınlatmaya yardımcı olur düşüncesiyle yapılmıştır” diyecektir.

O akşam Mustafa Kemal, biri Başbakan olan bu arkadaşlarıyla yollarının kesin olarak ayrıldığını görür. Tüm bu karşı çıkmalara rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, 1 Kasım 1922'de kabul ettiği “Hukuku Hâkimiyet ve Hükümranının Mümessili Hakikisi Olduğuna Dair Kararname" ile saltanat kaldırılır ve bununla beraber Osmanlı İmparatorluğu resmen sona erer.

Yine Birinci Meclis döneminde Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanarak  Lozan görüşmelerine başlanır. Saltanatın kaldırılması ve Lozan Heyetinin belirlenmesi konusunda çıkan olumsuz tavırlardan sonra Mustafa Kemal, önce Rauf Bey Başkanlığındaki Bakanlar Kurulunu ve daha sonra Grup Genel Kurulunu toplar.

Mustafa Kemal yaptığı konuşmada “Orada memleketin içinde bulunduğu genel durumu, acele olarak yapılması gereken memleket işlerini anlattım. Meclis'in artık bu görevleri yerine getirme kabiliyeti kalmadığını belirterek ve ispat ederek, Meclis'ten, seçimleri yenileme kararı vermesini istemek gerektiğini bildirdim” diyerek Meclis seçimlerinin yenilenmesini talep eder.

Birinci Meclis’in seçim kararı almasını fırsat bilen muhaliflerden Samsun Vekili Emin Bey, Erzurum’dan Necati Bey, Mersin’den Çolak Selahattin,  Mustafa Kemal’i Meclis dışı bırakmak için harekete geçerler. Bu üç vekil, Milletvekili adaylarının seçilebilmek için,  adaylığını koyduğu yerde en az beş seneden beri oturuyor olması veya vekil adayının doğum yerinin Misak-ı Milli sınırları içerisinde olması gerektiği yönünde kanun teklifi verirler.

SÜRECEK