“Günümüz toplumunda görülen en önemli sorun nedir?” diye soracak olursanız, hiç düşünmeden “ahlâk bozulması” olduğunu söylerim. Çünkü her türlü yanlış davranışın temeli, toplumu oluşturan bireylerdeki ahlâk noksanlığından ortaya çıkıyor.

Burada şunu da açıklığa kavuşturmamız gerek. “Ahlâk” denilince, bizim toplumun aklına hemen cinsellik geliyor. Oysa birine ya da topluma yapılan haksızlık, yalan, hırsızlık yani kısaca genel toplumsal kurallara yanlış olan her türlü davranışı “ahlâk” kavramının içinde değerlendirmemiz gerek.

Şöyle bir düşünelim; ahlâklı bir insanda hırsızlık, dolandırıcılık, haram yeme, kul hakkı çiğneme, vb. yanlış davranışların görülmesi mümkün değildir. Ya da tersinden sorayım: “Bu tür yanlış davranışları yapan bir insan ahlâklı olabilir mi?

Peki ama bu duruma nasıl geldik?” diye sorarsanız, “bilerek ve isteyerek ahlâksızlığı körükledik ve başardık” diyebiliriz.

Nasıl mı?

v "Bal tutan parmağını yalar." dedik, hırsızlığı teşvik ettik.

v "Devletin malı deniz, yemeyen domuz." dedik, devleti soymayı teşvik ettik.

v "Yemeyenin malını yerler." dedik, dolandırıcılığı teşvik ettik.

v "At binenin, kılıç kuşananın." dedik, gaspçılığı teşvik ettik.

v "Kol kırılır, yen içinde kalır." dedik, yanlışı görüp susmayı teşvik ettik.

v "Söz gümüşse sükût altındır." dedik, ortamı yalancıya bırakmayı teşvik ettik.

v “Güzele bakması sevaptır.” dedik, röntgenciliği teşvik ettik.

v "Komşuda pişer bize de düşer." dedik, hazırcılığı teşvik ettik.

v "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez." dedik, çıkarcılığı teşvik ettik.

v "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar." dedik, yalanı teşvik ettik.

v "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." dedik, bencilliği teşvik ettik.

v "Üzümünü ye bağını sorma." dedik haramı teşvik ettik.

v "Köprüden geçene kadar ayıya dayı de." dedik, kurnazlığı, yalakalığı teşvik ettik.

Sonra da “toplum neden bozuluyor” diye oturup ağıtlar yaktık. Suçluyu dışarda aramayalım, bu toplumu biz bozduk, bozmaya da devam ediyoruz.

“Bundan sonrası için ne yapılabilir?” sorusunun yanıtına gelince, onu da kısa bir öykü ile anlatayım.

Rivayet bu ya, zamanın birinde su, ateş ve ahlâk çok iyi dost olmuşlar. Sürekli bir arada ve çok mutluymuşlar. Tek korkuları bir gün bir aksilik olur da birbirlerini kaybederlerse yeniden bir araya gelememekmiş. Bu nedenle önceden konuşup böyle bir durumda kendilerinin nerede aranması gerektiğini diğerlerine söylemek istemişler.

Su demiş ki:

-“Beni sesimin geldiği her yerde bulabilirsiniz. Nerede su şırıltısı sesi varsa ben de orada olurum.

Ateş de buna benzer bir yanıt vermiş:

-“Beni de çok kolay bulabilirsiniz. Gökyüzüne bakın ve duman yükselen yere gelin. Ben orada olurum.”

Sonra her ikisi de ahlâktan tarafa dönerek onun açıklamasını beklemeye başlamışlar. Ahlâk, önce her ikisine de üzüntülü bir bakış attıktan sonra başını her iki yana sallayarak şunları söylemiş:

-“Ne yazık ki dostlarım, beni kaybederseniz, bir daha asla bulamazsınız. Çünkü ben yok olursam asla bir daha geri gelmem.”

Sanırım her şey anlaşıldı. Bu toplumu bu duruma biz getirdik; şimdi ise hep birlikte kına yakmanın zamanıdır.

DÜŞÜNEN SÖZLER:

· Ahlâk her şeyin yerini alabilir ama hiçbir şey ahlâkın yerini alamaz. A. SAMAİN

· Ahlâkın olmadığı yerde kanun işe yaramaz. N. BONAPARTE

· Âlim sanma her gideni mektebe, / Ahlâk yoksa yok elinde mertebe, / Ne fark eder, tut ki cübbe giydirsen, / Paye versen, kitap yüklü merkebe. C. NUMANOĞLU

· Bazı toplumların ahlâksız olmasının nedeni, ahlâksız bireylerin yığılması değil, ahlâksızlığı özendiren bir sistemin kurulmuş olmasıdır. D. CÜCELOĞLU

· Bir milletin ahlâkı dişleri gibidir. Çürüdüğü nispette acısını hisseder. B. SHAW

· Demir gibi cahili, altın gibi bilginden daha kıymetli yapan şey, ahlâktır. MEVLANA

· En hayırlınız, ahlâkça en güzel olanınızdır. HZ. MUHAMMED

· Sakın ahlâk kurallarını çiğnemeyin, çünkü öcünü çabuk alır. TOLSTOY