Dostluklar hesapsız kurulursa, çıkar üzerine kurulmazsa; gerçek dostluklar her derde ilaçtır bence. Çünkü böyle dostluklarda güven vardır. Çünkü böyle dostluklar unutulmayacak kadar güzel. Güzel olduğu kadar da sadece ender insanlarla yaşanacak kadar özeldir…

Ben dostluklarımı kalbimden, aklımdan öte, ruhumla da yaşarım. Hani derler ya “Kalp durur, akıl unutur.” diye; ancak ruh ne durur ne de unutur. İşte onun için diyorum ki biz, Dr. Sadık Ekber’le ruh ikiziyizdir. Ruhlarımız birbirleriyle öyle örtüşüyor ki birbirimizi unutmamız mümkün mü?

*     *     *

Dr. Sadık Ekber Çorum’a ilk geldiği günlerde daha genç, daha dinç birisi ile tanışıp arkadaşlık kursaydı, kendisine her konuda daha faydalı bir arkadaş olur muydu acaba diye düşünüyorum. Kim bilir, belki de olurdu. Bunu neden böyle düşünerek söyledim. Çünkü ben, arkadaşlık edemediğimi düşünüyorum. Ben Dr. Sadık Ekber’den yirmi yaş daha büyüğüm. Dünya görüşümüz, dinsel inanışlarımız aynı olsa da bedensel olarak benim ona uyum sağlamam, refakat etmem mümkün değildi. Ben, seksenini geride bırakmış, hücreleri ölmüş, hareketleri ağırlaşmış, algıları yavaşlamış; belki de kendisi gibi ‘sağlıklı’ düşünemeyen bir ihtiyardım artık. Dr. Sadık Ekber ise henüz olgunluk çağında; genç, dinç, atılgan, hep pozitif düşünüp pozitif ışık saçan; çok gezip çok görmüş, kültürlü, bilgili, çağdaş; hayatın gerçeklerini görüp her koşulda yaşama bağlı; daha öz bir anlatımla ‘insanlık sembolü’ bir insan. Böyle bir kişi, benim gibi yaşlı biri ile nasıl yalnızlık paylaşabilirdi ki… Ben ruhen gençtim: ama bedensel çökmüş birisiydim. Ancak şu da bir gerçek ki benim gibi yaşlı birisi ile arkadaş olmayı kendisi, ben parkta yalnız otururken Allah’tan istemiştir…

*     *     *

İnsan ne kadar yaşarsa yaşasın sonunda dünyada bırakacağı bir “seda”dır. Ancak bu sedanın iyiden, doğrudan, güzelden yana bir “hoş seda” olması daha değerli bir bırakıttır. İşte Dr. Sadık Ekber de Çorum’da “hoş seda” bırakarak ayrılmıştır. Çorum’a geldiğinde küçük bir şehre geldiği için ’ağlıyordu’; ama Çorum’dan ayrılırken de ağlayarak gitmiştir. Bu da kendisinin Çorum’da bir “hoş seda” bıraktığının kanıtıdır. İnsanın ayrıldığı yerde bırakabileceği ne olabilir ki “bir hoş seda”dan gayrı…

Dr. Sadık Ekber bir “insanlık sembolü” olarak, bir “beyefendi” olarak yalnız benim ailemde değil, Çorum’da tanıdığı simitçisinden tutun da çalıştığı hastanenin her birimdeki bütün personeline, tanıştırdığım her kişiye bir değil, “bin hoş seda” bırakarak ayrılmıştır. Allah gönlünü açık etsin. Allah’ın verdiği ömrü huzurlu, sağlıklı ve gönlünce yaşamayı nasip etsin. Yüreğinin götürdüğü yerde dilediği gibi yaşasın. Ve de yaşatsın. Dua ediyoruz ona. İşte unutulmayan kişi budur. Ve Dr. Sadık Ekber de unutulmayacaktır.

*     *     *

Dr. Sadık Ekber bana “Bahri Hocam” der. Eşimi de büyük kız kardeşi bilerek “Ablam” der. Biz de Dr. Sadık Ekber’i bir doktor olarak değil, bir “kardeş”, bir “dost” olarak seviyor, sayıyoruz. Bundan böyle o bizim kardeşimizdir. Ve ömrümüzün sonuna kadar kardeş bilip kardeş yaşayacağız…

Benim Dr. Sadık Ekber’le arkadaşlığım iki buçuk yıllık arkadaşlıktı. Ancak Çorum’dan ayrılırken, birlikte “iki yüz elli yıl yaşamışız gibi” iki yüz elli yıllık arkadaşlık oldu bana.

Bilindiği gibi dostluklar, uzun arkadaşlıklar sonunda oluşur. İşte bizim Dr. Sadık Ekber’le arkadaş olarak dostluğumuz da “iki yüz elli yıllık” arkadaşlığımızın dostluğudur.

Dost, samimi konuşabildiğin, birbirine koşulsuz inanan, sözüne güvenilen, o gülerken gülen, o ağlarken ağlayan, üzüntüsüne üzülüp coşkusuna coşan; yani acı tatlı her şeyi paylaşan kişi değil midir? Ben de Dr. Sadık Ekber’le birbirimize öyleyiz işte. Bunun ötesinde daha ne söylenebilir ki… Hümanizm dostluğun böylesi, sanal dünyamızda iki yüz elli yıl daha içtenlikli olarak sürecek sanırım.

*     *     *

Dr. Sadık Ekber yalnız yaşıyor. Ancak onun her an yanında olduğumu söylemeliyim. Ona tekrar dua ederek Allah her şeyi, arzuladığı her şeyi gönlüne göre versin diyoruz. Dr. Sadık Ekber huzurlu ve sağlıklı yaşamaya layık, örnek bir insan. Allah’tan ona sağlıklı, huzurlu ve hayırlı bir ömür vermesini diliyorum…

Ve de:

Sevgi, özveri, hoşgörü

Ve kültür yüklü kalbiyle

Paylaşımcı

Genç, dinç, atılgan

Çağdaş sanatçı

Dostum

Dr. Sadık Ekber’e

Bu hikâyemi armağan ediyorum…

Sevgi ve saygıyla…

- BİTTİ -