İranlı Feridun Paşazade ile bu kampta tanıştım. Kendisi İran Türklerindendi ve Türkçe konuşabiliyordu. Her gün buluşup ilk gençlik yıllarımızın heyecan ve hayalleri ile çeşitli konularda sohbet ederdik. Beni Tahran’daki evine götürerek ailesinin bütün fertleri ile tanıştırdı. Geniş ve varlıklı bir aileydi. Cana yakın, samimi, dostça yaklaşımı ile arkadaşlık yaptık. Ayrılırken birbirimize adres vererek mektuplaşmak arzusuyla… Zamanla mektuplaştık ve birbirimize fotoğraf gönderdik. Hem de arkasına duygusal yazılar yazarak…

Feridun Paşazade Türkçe konuşuyordu; ancak Türkçe yazamadığı için bana gönderdiği mektuplar ve fotoğraf arkasına yazılanlar Farsça idi. Benim Türkçe olarak yazdığım mektupları Feridun Paşazade’nin okutup okutamadığını bilmiyorum; ama ben ondan gelen Farsça yazılı mektupları hiç okutamadım. Ve iki mektuptan sonra da mektuplaşamayıp haberleşemedik.

Aradan yarım asırdan daha uzun yıllar geçti. Tahranlı Feridun Paşazade’nin yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum. Ancak ondan gelen iki fotoğrafı hâlâ saklıyorum. Fotoğrafın arkasındaki yazıları da Dr. Sadık Ekber’e okutmak nasip oldu. Ve Dr. Sadık Ekber aracılığı ile de çok uzun yıllar önce Feridun Paşazade’nin candan, samimi ve dostane arkadaşlığını yâd etmiş olduk…

Yaşıyorsa ‘kulakları çınlamıştır’ inşallah. Yaşamıyorsa ışıklar içinde yatsın, mekânı cennet olsun diyorum.

Şimdi ‘keşke’ demenin bir anlamı yok; ama yine de “keşke o gelen her iki mektubu da saklasaydım” diyorum. Gençlik işte, kavak yelleri esiyormuş başımızda demek ki…

*     *     *

Dr. Sadık Ekber’le Çorum’dan ayrılış tarihi 16 Ocak 2020 tarihine kadar –ki iki buçuk yıl- haftanın dört, beş günü buluşup her konuda sohbetlerimiz oldu. Yaşamımızdaki bazı sıkıntıları anlattık birbirimize. Çocuklarımızı konuştuk, özeleştiriler yaptık. Kitap alıp verdik birbirimize. Resimden, sanattan konuştuk. Edebiyat konuştuk. Ülke meseleleri konuştuk. Siyaset haricinde her türlü konular gündemimizdeydi. İkimiz de siyaseti sevmiyorduk. Siyaset apayrı kulvardı bizim için. Özellikle de şimdiki yaşanan siyaset… İkimizin de o kulvarda yürüyüp görünmemiz olamazdı. Ve olmadı da…

Ben oğullarımla tanıştırdım Dr. Sadık Ekber’i. Her ikisi de sevdi Dr. Sadık Ekber’in kardeşliğini.

Çorum’un medarı iftiharı Yaşayan Efsane Dr. Rifat Patır’la tanıştırdım. Birkaç defa evine gittik birlikte. Birkaç defa Kartal Tepesi’ndeki malikânesine gittik. Dr. Rifat Patır’ı çok sevdi Dr. Sadık. Onun her yönünü özellikle de doğal/sade yaşayış tarzını takdirle karşıladı. Dr. Sadık Ekber de Dr. Rifat Patır’ı evine davet etti. Ve de Dr. Rifat Patır gelecek diye çalıştığı Elitpark’taki bütün doktorları davet ederek nezih bir ‘parti’ verdi. Onlar için İstanbul’dan İran yiyecekleri getirtti kardeşi Dr. Muhsin Ekber’e. O gece muhteşem bir kaynaşma ve sohbet ortamı oluştu Dr. Rifat Patır’la…

Dr. Sadık Ekber’le candan ve samimi arkadaşlıktan öte bir dostluk oluştu aramızda. Sanki iki buçuk yıl değil de iki yüz elli yıl yaşayıp birbirlerinden ayrılmayan dostlar gibi bir dostluktu bu; o kadar candan ve samimi…

Dostluk, arkadaşlıktan öte bir kavramdır bilirsiniz. İnsanlar arkadaşlarına ‘dost’ diyebilmek için birbirlerinin her yönünü ölçer biçerler. Biz de Dr. Sadık’la birbirimizi deneyip sınamışızdır mutlaka… Derler ki:

“Dost dediğin ekmek gibidir, her gün ararsın.”

Ben de dostun ekmek gibisini dost bildim, her gün arıyoruz birbirimizi. Birini riyasız ve samimi duygularla seven; her bakımdan kendisine güvenilir kimse değil midir dost? Ben de Dr. Sadık Ekber’i riyasız ve samimi duygularımla kardeşane seviyor ve de kendisine inanıyor, güveniyorum çünkü…

*     *     *

Çorum’un yetiştirdiği büyük ozan Rıfat Kurtoğlu, ‘baba’ dostum diye bir dörtlük göndermiş bana. Şöyle diyor:

“Dost gözyaşı değildir, akıp gitmez

Bir mevsim değildir, geçip gitmez

Bir heves değildir, gelip geçmez

Dost bir ömür gibidir, ölünce bile bitmez”

Evet, bizim Dr. Sadık Ekber’le dostluğumuz da ölümümüzde bile bitmeyecek. Çocuklarımızın yaşantısında bile bizim dostluğumuz yaşıyor çünkü.

Dr. Sadık Ekber candan, samimi ve dürüst bir kişiliğe sahip. Açık sözlü ve her konuştuğu tereddütsüz doğrudur. Bana dostun kişiliğini bir cümle ile anlat deseler “Güzel ahlak ve samimiyet” derim. Dr. Sadık Ekber de böyle bir kişilik işte. Bundan ötesi daha ne olabilir ki…

(SÜRECEK)