Arada bir PTT (pijama-terlik-televizyon) yaptığımız oluyordu, ama genellikle eş-dostun da ısrarlarıyla, yılbaşı gecelerini eğlence yerlerinde geçiriyorduk.

Amaç, girmekte olan yeni yılı mutluluk içinde karşılamak ve bu mutluluğun bütün bir yıla yayılmasını dilemekti.

Ama 2011’e, hayatımızda oluşan büyük boşluk nedeniyle, pek de mutlu giremedik.

Annemizin hatırasına saygı gereği eve kapandık, yalnızca gelen mesajları yanıtlamakla yetindik.

Her ne kadar biz hüzünlü bir yılbaşı yaşasak da, doğası gereği, giren her yeni yıl, yeni bir başlangıç, yeni bir umuttur.

İçimizdeki umudu, sevgiyi güçlü tutmak zorundayız.

Kaygılarımız ne kadar doruğa çıkmış olsa da, karanlığın en koyu anının, sabaha en yakın an olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmamalıyız.

En yoğun karamsarlıklar bile umut kırıntılarını içinde taşımaz mı zaten?

Yeni bir yılın başlangıcında, umuda şans tanımalıyız.

*      *      *

2011’den en büyük beklentimiz; barış, sevgi, kardeşlik…

Ulusal bütünlüğümüzün bozulmaması…

Açılım diye diye geldiğimiz “ayrışma” noktasından hızla uzaklaşıp “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşama sağduyusunda buluşabilmemiz…

Gerçek demokrasiyi soluyabilmemiz…

Muhtemelen 12 Haziran 2011’de yapılacak seçimlerde, hiçbir etki altında kalmadan, özgür irademizle yepyeni bir sayfa açabilmemiz ülkemiz adına…

Cumhuriyet aydınlığını yeniden saçabilmemiz yurdun dört bir yanına…

Akıl için, iz’an için, barış ve demokrasi için de bir umut 2011…

*      *      *

Çorum adına umutlu olmak için de pek çok neden var 2011’in ilk günlerinde.

Hızlı tren, otoyol, sulama projeleri…

Siyasetin “bol keseden vaat” geleneğini gözardı etmesek de, aksi ortaya çıkıncaya kadar söylenenlerin hepsine inanmak durumundayız.

Ve inanıyoruz da.

Umuda şans tanıyoruz.

*      *      *

2011, yerel basın için de umut ve beklentilerin gerçeğe dönüştüğü yıl olur umarız.

Zira, görüntü hiç de parlak değil.

Bizim toplum, iyi ile kötüyü, eğri ile doğruyu ayırma konusundaki özensizliğini de, her yenilik yapana bir bedel ödetme alışkanlığını da sürdürüyor hâlâ.

Farkı yalnızca, başka kentlerdeki yerel gazeteleri görenler anlıyor, ama takdir hisleri ve övgüler, sabun köpüğü gibi havada uçuşup kayboluyor.

Öyle de olsa, baştan söyledik; umutsuz olmayacağız.

*      *      *

Bir konuda ilkeli davranmaya çalışıyoruz: Tüm yerel gazetelere ya da birden çok gazeteye gönderilen yazıları yayımlamıyoruz. Çünkü doğal değil.

Amerika’da ya da Avrupa’da da bir yazar, birden fazla gazeteye farklı farklı yazılar yazabiliyor, ama bu aynı yazı olmuyor.

Kamuoyunu aydınlatmaya yönelik resmi nitelikteki yazılar bunun dışında tutulabilir. Örneğin, Müftü’nün dini günlerdeki yazıları ya da belirli gün ve haftalarla ilgili kamu kurumlarının, meslek örgütlerinin yazıları gibi…

Zorda kaldığımız, ödün verdiğimiz zamanlar olmadı mı? Oldu…

Ama doğru olan, köşe yazısı niteliğindeki bir yazının, yalnızca bir gazetede yayımlanması.

Gazete seçimi yazarına ait elbette.

Bizi seçmeyene hiç gücenmeyiz.

Bir gazeteyi seçsin yeter ki.

Yeni yılın başında bir istisna olabilir belki de, 2011 yılı boyunca da doğruluğuna inandığımız bu prensibimize bağlı kalmaya çalışacağız.

2011’de her şey gönlünüzce olsun.

Yaşama sevinciniz hiç eksilmesin.

Umutsuz kalmayın.