Her doktor ihtisas alanında olan hastaya bakar ve o branşa ait ilacı yazar.  Osman abi, muhatap olduğu her kişinin hâlet-i ruhaniyesini keşfeder, o çerçevede konuşur ve mutlaka sizi tatmin ederdi. Her kan grubuna uyan müsekkin şurubu idi.

54 sene hiç ses tonu değişmedi. Kimliği, kişiliği, yardımseverliği, gönül alıcılığı, pozitifliği, sabrı, sükûneti,  hiç değişmedi. Bir şehrin saat kulesi, bir nehrin köprüsü idi. Zeynep Kâmil’in yarım asırlık TERZİ  OSMAN ABİSİ, ne olmuştu da böyle bir zât olmuştu? Nasıl böyle bir zât olunuyor? Diye merak edenler olabilir.

Büyüklerimiz anlatır ki;

Din kitaplarında yazar. İmam-ı Âzam Ebu Hanife (Numan İbni Sâbit) zamanında bir beyin, ağanın oğlu hastalanmış. Sebebi, şekeri çok severmiş. Çok şeker yermiş. Yedikçe yataklara düşermiş. Ana baba bir türlü vazgeçirememiş. Zamanın bütün hekimleri bakmış çare bulamamış. Çocuk ille de şeker diyor. Yedikçe hasta oluyor. Hacı, hoca üfürükçü hepsini çağırmışlar. Nafile. Çare yok. Çocuk ölecek kerteye gelmiş. Kûfe’de yaşayan İmam-ı Âzam akıllarına gelmiş. Uzak da olsa hazrete müracaat etmişler. İmam-ı Âzam’a durumu anlatmışlar.

Hazret şimdi gelemem, Kırk gün sonra gelirim demiş.

Kırk gün sonra Beyin konağına gitmiş. Yatakta yatan bir deri bir kemik kalan çocuğa;

“Oğlum neden hastalandığını biliyor musun?” diye sormuş.

Çocuk:

“Evet biliyorum. Çok şeker yediğim için. Şekeri çok seviyorum, hocam”  diye cevap vermiş

“Çok seviyorsun ama yavrum bu şeker seni hasta ediyor. Sen de diğer çocuklar gibi sokakta oynayacaksın.  Eğleneceksin büyüyeceksin koca adam olacaksın. Bu şekeri yeme çocuğum. Sana zarar veriyor. Sağlığını bozuyor. Bunu sen de biliyorsun. Öyleyse bile, bile kendine zarar vermek hem günah hem akılsızlık. Sen akıllı bir çocuksun. Bu şeker sana zararlı oğlum. Yeme bu şekeri” demiş. 

Çocuk  “Peki hocam” demiş. Hakikaten şeker yemeyi bırakmış.

Bir müddet sonra babası teşekkür etmek için İmam-ı Âzam’ı ziyarete gitmiş. 

“Hocam, nice hekimler hocalar geldiler. Hepsi senin dediğini dediler. Okudular, yazdılar, geçmedi. Tesir etmedi. Sen deyince çocuk şekeri terk bıraktı. Sağlığına kavuştu. Merak ettik hocam sen ne yaptın? Ne dedin de çocuk senin dediğini yaptı?”

“Hiçbir şey yapmadım. Siz çocuğun derdini anlatınca ben kırk gün ağzıma tatlı almadım. Kırk günde benim bedenimde tatlıdan eser kalmayınca sözüm tesir etti. Sen kendin bir şeyi yaparken başkasına yapma demen tesir etmez.” , diye buyurmuş hazret.

İşte Terzi Osman Abi kırk gün tatlıyı terk etmeden, kimseye tatlı yeme demezdi. Sözünün mazharı idi. Ölmeden evvel ölenlerden idi. Halkıyet ile Hakkıyet arasında köprü idi. Onun için hiç kimseye yük olmadı. Hiç kimseye yük atmadı. Bu yüzdendir ki, terzihanesi cennetten bir köşe, kendisi bayram-ı hakiki bir zat idi. Ondan intişar eden ruhaniyetin adı BAYRAM idi. Mâneviyatta bayram varsa aleddevamdır. Aleddevam değilse bayram yoktur. Bendeniz, otuz senedir hâlâ o kapının önündeyim, hâlâ ayaktayım. 

(“- 19 Mayıs 2023  C uma günü Hakkın rahmetine kavuştu- Üsküdar Ihlamur kuyu kabristanlığında sırlandı.“)

1 Haziran 2023.