Hani din adamlarımız, ulemalarımız hep söylüyorlar ya; “Müslümanlık şöyle sevgi dinidir, böyle hoşgörü dinidir…” diye.

Uygulamada kimi zaman öyle olmuyor o işte.

Ehil olmayan yobaz ellerde, İslamiyet’in cezbedici tüm güzel özellikleri budanıp, yok ediliyor.

Örnek mi?

İşte örnek.

* * *

Sosyal medyada Sedat Kaya (?) yazmış, oradan alıntıladım. (Yazıyı akıcı hale getirmek için, özünü bozmadan yazının üzerinde az biraz oynadım.)

İşte o örnek olay ve onu anlatan yazı.

… …

“…Adı Yosef Hobe idi.

Musevi bir vatandaşımızdı.

İzmir Konak'ta 50 yıldır esnaftı.

Basmacı Yusuf diye tanınırdı.

Dükkânı Hisar Cami’nin bitişiğindeydi.

Sevilir, sayılır, hürmet edilirdi.

Sabah erkenden dükkânını açar; ‘selamünaleyküm’ diyenlere, ‘aleykümselâm’ diye karşılık verirdi.

78 yaşındaydı.

36 ay askerlik yapmıştı bu ülke için.

Vergilerini kuruşu kuruşuna öder, bununla gurur duyar, övünürdü.

Kendisi Müslüman olmamasına rağmen her cuma günü; camiye sığmayan cemaat için dükkânının önüne kartondan seccadeler dizerdi…

Karton seccadeler üzerinde ibadetlerini yerine getirenler, onun dükkânından içeri başını uzatır, ‘Allah razı olsun’ der; o da herkese, tek tek ‘Allah kabul etsin’ derdi.

İleri yaşına rağmen namazdan sonra da kartonları tek tek toplar, bir sonraki cuma için tekrar dükkanına taşırdı.

… …

Önceki gün (14 Nisan 2016) vefat etti.

Yıllardır Yusuf ağabeyleriyle birlikte olan çevre esnafı, onun ölümüne çok üzülmüştü.

Ölüm haberi daha geniş bir çevrede duyulsun, sevenleri son görevlerini yerine getirsin diye dükkânının bitişiğindeki Hisar Cami'den bir anons yapılmasını rica ettiler.

Siz buna, Hisar Cami’nin mikrofon ve hoparlör düzeneğinden yararlanmak istediler de diyebilirsiniz.

Anons edilmesi istenen metin şu şekildeydi.

"Çarşımızın esnaflarından Yosef Hoba vefat etmiştir. Cenazesi saat 16.00'da Altındağ Musevi mezarlığında defnedilecektir."

Hepsi hepsi bu kadar… Kuru kuru, sade bir anons yani.

Cami imamı, Konak İlçe Müftülüğü'ne sordu.

Hayır dediler!

İzmir İl Müftülüğü'ne başvuruldu.

‘Hayır!’ yanıtı geldi.

Son çare Diyanet İşleri Başkanlığı oldu..

Ankara'dan gelen haber de "Zinhar olmaz!"dı.

Yosef Hobe'nin naaşı Altındağ Musevi Mezarlığı'nda defnedilirken, sevenlerinin çoğu, son görevini yerine getiremedi..

Çünkü din simsarlarına göre (Camiye yardım alırken muhterem olan, yardımsever sayılan) Yosef Hobe, (aslında) kâfirdi!

Böyle bir anons, sala niteliğinde sayılırdı ki; kâfirlerin(!) de salası okunmazdı!

* * *

Aynı saatlerde İslam zirvesi İstanbul'da toplanmış; Müslüman ülkelerin liderleri bir araya gelmişti.

Konferansta, ‘İslam’ın sevgi, saygı, barış, anlayış ve hoşgörü dini olduğu…’ vurgulanıyordu.

Zirvenin sonunda dünyaya verilen mesaj şuydu:

"İslam ayrıştırıcı değil, birleştiricidir bir dindir."

… …

Ama her Cuma, Müslümanların altına kendi elleriyle tek tek kartondan seccadeler seren, yeri geldiğinde Cami’ye maddi yardımlarda bulunan Yusuf Amca’ya, ölümüyle ilgili küçük bir anons çok görülmüştü.

* * *

Ne diyelim; affet bizi Yusuf Amca.

Affet…

Ölümün, yobazlığın ve ticaniliğin zirve yaptığı yıllara denk geldi.

Merak etme; biz de yıllardır katillerin, hırsızların, sapıkların salasını verip, kapılarını onlar için ardına kadar açıp; sana küçük, sade, kuru bir anonsu çok görenleri affetmeyeceğiz.