“Yazıklar olsun, seni sevmesini bilmeyene ey gamlı ülke ! “ der Yakup Kadri Karaosmanoğlu.

Evet; en başta , ülkeyi yöneten siyasiler olmak üzere, ardından muhalefette bulunanlar, ardından da bu ülkede yaşayan herkes, hepimiz; uğruna yüzbinlerce şehit verdiğimiz, eline damat kınası değmemiş gençlerimizi kefensiz koynuna emanet ettiğimiz, erenler ve evliyalar diyarı bu memleketi sevmeyi bilemedik, sevebilemedik… Oysa biz dünya ülkeleri içinde tarım ve beslenme konusunda kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik…

Her nedense bir ülkeyi en kolay teslim almanın yolunun o ülkeyi aç bırakmaktan geçtiğini unuttuk… Yerde bir ekmek parçasını görünce öpüp alnımıza koyduğumuz o ekmeklerin hammaddesi olan unu elde ettiğimiz o güzelim buğday tarlalarını arsa yaptık… Malatya’nın, Hatay’ın, Adana’nın, Şanlıurfa’nın ve bütün ülkemizin en verimli alanlarını ilkel yağma kültürüyle imara açtık ve bedelini geçen yıl yaşadığımız bir deprem felaketinde on binlerce insanımızın canıyla ödedik…

Oy almak için “ beka… beka meselesi…” dedik ama, asıl beka sorununun gıda güvenliğinden geçtiğini unuttuk… “Cam diksen yeşerecek toprakları” rant uğruna alışveriş merkezlerine kurban ettik, garabet beton bloklarıyla doldurduk… Ve dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan bu ülkeyi dışa muhtaç hale getirdik… Samanı Bulgaristan’dan, arpayı Ukrayna’dan, eti Latin Amerika’dan ithale mahkum olduk… Uyguladığımız yanlış tarım politikasıyla bu ülke insanlarını bir lokma ete muhtaç hale getirdik… Her sabah insanlarımızı ucuz ekmek kuyruklarında görmek olağan hale geldi… Oysa kimin ne hakkı var yurdum insanını elli gram kıymaya muhtaç etmeye … Bütün bunlar olurken birilerinin aklı başına yeni geldi galiba…

Yerel gazetelerden öğrendiğimize göre; sayın yetkili makamlarımız tarım alanlarına sahip çıkmak adına hobi bahçelerindeki küçük evlerin, kulübelerin yıkılmasını karar altına almışlar. Bu ani gelişmeyle birlikte özellikle Corona dönemi sokağa çıkma yasağının getirdiği evlere kapanmadan bunalıp kendini şehir dışına atan, kendi elleriyle yaptıkları küçük kulübelere sığınan hobi bahçesi sahiplerinde haklı bir telaş ve üzüntü başladı..

Bu haber bir tartışmayı da beraberinde getirdi… hobi bahçeleri yasal mı, yıkılmalı mı? Yasal açıdan bakarsak başta 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu olmak üzere 3194 sayılı İmar Kanunu açısından hobi bahçelerinin hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır. Peki bu yasalar yeni mi çıktı? Peki bu hobi bahçeleri bir gecede mi yapıldı? Elbette ki hayır bu yasalar yıllardır vardı. Peki suç kimin ? Bu hukuksuzluğun nedeni; tek suçlu , kendine denize nazır villa alamayan, biriktirdiği üç beş kuruşla şehir dışında temiz hava almak, gül koklamak, kuş sesi duymak isteyen yoksul insanlarımız mıdır ki fatura onlara kesilmiştir! Kesinlikle hayır… Hobi bahçesi sahiplerinin hepsi masumdur. Bizleri bugünlere, hobi bahçesi sahipleri değil, ülkeyi halk için değil, rant için yöneten bir kısım siyasilerin kişisel hırsları ve geleceğe dair öngörüsüzlüğü getirmiştir.

Çorum özelinden bakarsak geçmişte insanlarımızın “ Hıdırlık altında tarlan mı var?” diye övünç ve kıskançlık vesilesi yaptığı İç Anadolu’nun en güzel, en verimli alanlarını rant kapısı yapan, imara açan , betona boğanlar hobi bahçeleri sahipleri midir?... Var olan hastane binasını harabeye dönüştürüp sulu alanlara gömenler, kendilerinin rant hırslarıyla gözleri bağlandığı için hobi bahçeleri konusunda halkı uyandırmayı, bilgilendirmeyi ihmal ettiler… Gazetelerde sayfa sayfa yayınlanan ilanları görmediler… Tarlalar tel örgülerle çevrilip inşaat alanlarına dönerken seyirci kaldılar…Halkın bu doğal ve insani ihtiyaçlarına yasal ve makul çözümler üretemediler. Yoksul insanları hobi bahçesi ticareti yapan rantçıların insafına terk ettiler… Şimdi hobi bahçelerindeki kulübeleri yıkarak güya vatan topraklarına sahip çıkacaklar… Tabii yırtılan kürkçü Bekir’in yakası. Olan yoksul insanlarımıza olacak ,Vurun abalıya…

Elbette hukuksuzluğu kimse savunamaz. Tarım alanları korunmalı toplumun gıda güvenliği sağlanmalıdır. Tarım alanlarına gerçekten sahip çıkılacaksa işe Hıdırlık altındaki tarlalardan başlamak gerekir. Yapılacak yıkımların ve eski hale getirmenin maliyeti de bu yerleri imara açan sorumlulardan alınmalıdır. Hobi bahçeleri mutlaka yıkılacaksa önce sorumlular bulunmalı, onlardan hesap sorulmalı, ardından da bu insanların zararları da, bunlar yapılırken göz yuman, görevlerini ihmal eden yetkililerden tahsil edilerek mağdur vatandaşa ödenmelidir…

Yoksa tek başına “havasına, suyuna, taşına , toprağına bir can feda bir tek dostuma… lay lay laaa….” şarkısını söylemek memleketi sevmeye yetmiyor…

Sevmek söylemekle değil eylemle oluyor…