Anadolu'nun güneyinde, Arabistan'ın kuzeyinde; Balkanlardan Ortadoğu’ya netameli bir coğrafyanın merkezidir Irak
Bin yıldan fazladır zalimlerle mazlumların savaşı bitmez bu coğrafyada... Bu toprakların tarihi kan ve kıyımların tarihidir.

Maalesef bin yıldır haklılar kaybeder haksızlar kazanır, mazlumlar kaybeder zalimler kazanır bu topraklarda. Bu bölgenin tarihi kan ve gözyaşının tarihidir.

… Ve bir yer vardır ki bu topraklarda, adı insan ürpertir, vicdan kanatır, yürek titretir adı; KERBELA’dır.

… Ve bir kişi vardır ki, tarih boyunca tüm zalimler için, tüm katiller ve diktatörler için hep lanetle anılan bir markadır. Din-iman diyerek ajanlarıyla, yalanlarıyla kitleleri yöneten, her türlü tehdit, şantaj ve hileyle kılıçlara hükmeden, Hz Ali'ye karşı ilan ettiği halifelik savaşında savaşta her yolu mubah sayan, koltuk ve makam uğruna, Allah’ın kitabı Kuran'ı askerlerinin mızraklarına taktırmaktan çekinmeyen Muaviye’nin oğludur.
Onun adı Yezit’tir.
…Ve bir kişi vardır ki karşısındaki ordulardan korkmayan, bütün menfaat tekliflerine ve yalanlara kanmayan; terk edilmiş tüm temiz ve mazlum ideallerin simgesi hak ve inanmışlığın ve adanmışlığın timsali, Hz. Peygamberin sevgili torunu; Peygamberin kızı Hz. Fatma'nın ve peygamberin yerine ölmeyi göze alarak yatağına yatan ilk Müslüman ve Allah’ın aslanı Hz. Ali’nin oğludur, adı HÜSEYİN’dir.

* * * * * * * * * *


Muaviye hilafet makamına binbir türlü hileyle gelmiştir. Çevresine çıkar ve menfaat dağıtarak güçlenmiş, ölümünün ardından saltanatı oğlu Yezit'e bırakmıştır.
Yezit; İslam ideallerine aykırı yaşayan, içkiye ve sefaya dalmış, hazineyi yandaşlarına peşkeş çekerek kitlelere hükmeden, paralı askerleriyle Müslümanlara zulmeden bir zalimdi.

Yezit, Hz Hüseyin'den sessiz kalmasını, kendisine kul olmasını, biat etmesini istiyor, böyle yaparsa her istediğine yapacağını kendisini koruyacağını vaat ediyordu...
İmam Hüseyin kendisine yakışına yaptı... Yezit'e karşı sessiz kalmadı, ona boyun eğmedi; teslim olmadı, ona biat etmedi.

Yezit'in yanında çıkar uğruna biat etmiş binlerce kılıçlı vardı. İmam Hüseyin 72 kişiydi. En büyük gücü inancı en büyük silahı şahadetiydi...
İmam Hüseyin ve ailesi Kerbela’ya geldiklerinde Yezit'in ordusunca çepeçevre sarıldı çölün ortasında aç, harap, susuz bırakıldı.
İmam Hüseyin'in kundaktaki en küçük oğlu 6 aylık Ali Asgar susuzluktan öyle zayıf düşmüş ki, ağlayamıyordu bile. İmam Hüseyin kucağında Ali Asgar'ın kundağıyla çadırından çıktı, susuzluktan çatlamış dudaklarıyla yezidin ordusuna seslendi; onlardan en azından çocuklara su vermelerini istedi. Ama onlar cevap yerine attıkları oklarla İmam Hüseyin'in kucağındaki 6 aylık Ali Asgar'ı şehit ettiler. İmam Hüseyin “Allah’ım, şahidim ol ve bu kurbanı kabul et” diye haykırarak avuçlarındaki Ali Asgar'ın kanını göğe savurdu.

Muharrem ayının onuncu günü olan 680 yılının 10 Ekim günü, güneş acımasız bir halde doğdu. Güneş ağır ağır yükselir ve dünyayı ısıtmaya başlarken, Hz. Hüseyin kampındaki yetmişiki askerden geriye kalanlar da teker teker dışarıya çıkıp ölümleriyle kucaklaşmaya gittiler. Güneş iyice yükseldiğinde kampta sadece Hüseyin kalmıştı. Beyaz atına bindi ona takipçi, kovalayıcı anlamında Lahik adını vermişti ve kaderleriyle yüzleşmek üzere çadırlı kamptan çıktı ve kendisini kuşatan Yezit’in ordusuna hücum etti. Hüseyin düşmanın üzerine saldırırken, onlar ona ok atmaya başladılar. Atının sağrısına birçok ok saplandı ama Hüseyin saldırmaya devam etti. Hüseyin bir süre atının üzerinde, sanki dört bin askere karşı tek başına savaştığından haberi yokmuş gibi kılıcını hiç durmadan sağa sola salladı. Şimr'in yaralanan askerlerinden biri daha sonra, “Aman Allah'ım onu daha önce hiç böyle görmemiştim” diye anlattı. Piyade askerleri kurttan kaçan keçiler gibi kaçtılar onun önünden, dağıldılar.
Ama Hüseyin fazla dayanamayacaktı. Şimr, askerlerine, “Ne bekliyorsunuz?” diye bağırdı. “Korkak köpekler! Öldürün onu yoksa analarınız mahrum kalacak sizlerden!” Omzuna saplanan bir ok Hüseyin'i yere düşürdü ve o zaman askerler hep beraber saldırdılar ona.
Hüseyin öldürüldüğü zaman üzerinde otuzüç hançer ve kılıç yarası vardı. Ama bu da yetmedi. Kanıtlarını yok etmek ister gibi, atlarıyla çiğnediler Hz. Peygamber'in torununu ve onun ehlibeytinden kalan tek insanı, Hüseyin'i Kerbela toprağı üzerinde ezdiler.

* * * * * * * * * *

KERBELA;

Kerbela, yal insanlarıyla yol insanlarının ayrıştığı olağanüstü tarihi bir makamdır.
Koltuk ve makam için her şeyi mubah sayan, insan mazlumları katletmekten kaçınmayan kirli Muaviye siyasetiyle hak yolunda şahadeti göze alan Ali siyasetinin karşı karşıya geldiği yerdir.
Kerbela; elinde hiç bir şeyi olmayan mağdur ve mazlumların ölümü bir silah olarak kutsadığı şahadete erdiği kutsal bir mekândır.

* * * * * * * * * * *

AŞURE;

Hz. Hüseyin ve 71 yoldaşının şehit olduğu Kerbela katliamından tek kurtulan İmam Hüseyin’in küçük oğlu Zeynel Abidin’dir. Ağır hasta olduğu için çadırdan çıkamamıştır. Mucize eseri Yezid’in katliamından sağ kurtulmuştur.

Yezidin kuşatmasında çadırda su ve yiyecek kalmamıştır. Çadırda arta kalan gıdalardan hiçbiri tek başına yemek olabilecek durumda olmadığı için arta kalan tüm gıdalar bir araya getirilerek yemek (aşure) yapılarak hayatta kalabilmesi için İmam Zeynel Abidin’e ikram edilir.

Aleviler Zeynel Abidin’in sağ kurtulması mucizesince şükran yemeği aşureyi her yıl birlikte pişirip birlikte paylaşmayı Kerbela dayanışmasının onurlu bir parçası olarak kabul ve ifa ederler…

* * * * * * * * * * * *

Ve maalesef bin yıldır netameli bu topraklarda Yezidin takipçileri zalimlerle mazlumlar arasında savaş devam eder...

Ve Kerbela’nın ardından bin yıldır bu topraklarda İmam Hüseyin adına göz yaşı dökülür.
Bin yıldır Kerbela Şehitleri adına oruç tutulur, onların canı için aşure yapılır, lokma dağıtılır.

Şimdi mi, bakmayın çoğu insanın aşure dağıtıp İmam Hüseyin sever görünmesine... Çoğunun gönlünde bir yezit yatar, çoğu günümüzde bir yezite tapar. Yeni biri gibi yaşar. Hele bir bakın güncel siyasete yaptıkları emevi siyasetidir. Küçücük çıkarları için ayaklarını öpmeyeceklerini yezit, koltuk ve menfaat hırsları için tapmayacakları Muaviye yoktur.

Oysa insana yakışan gerekirse aç ölmek ama; Hz. Ali gibi yiğit, İmam Hüseyin gibi gerekirse şehit olmaktır.

Her yıl Kerbela anısına aşure dağıtırken unutmamak gerekir ki, İmam Hüseyin'i sevmenin yolu günümüzün yezitlerine boyun eğmemekten, çıkar uğruna hileli Muaviye siyasetine teslim olmamaktan; mazlumdan, mağdurdan, halktan ve haktan yana olmaktan geçer.

Onun içindir ki, her yer Kerbela, her gün aşuredir.