2.Lig’e yükselme umutlarının yine başka bahara kaldığı bir sezonu daha bitirdik. Umut ve büyük heyecanla başlayan koskoca sezon yine hayal kırıklıklarıyla noktalandı. Sonucu yine önemsenmeyen küçük ayrıntılar belirledi. Ve yine gördük ki, geçmişten hiç ders alınmamış.

Bu sezon, geçen sezonların toplamına yakın maliyetli bir kadro kuruldu. Kurulmalıydı da. Çünkü Çorum bu 3.Lig bataklığını hak etmiyor. Bir sonraki sezona yeni statta girme düşüncesi son derece doğru bir karardı. Ancak teorik olarak doğru yapılan planlama pratikte çöktü. Çünkü Çorum’da spor yöneticisi yok demeyeyim ama yok denecek kadar az. Zaten Çorum’un bir spor kenti olduğunu iddia etmek mümkün değil. Hal böyle olunca ortaya böyle durumlar çıkıyor.

Kulüp Başkanını ve artık deneyim kazanmış yöneticileri devre dışı bırakıp yıllardır camiaya uzak olan insanları sınırsız yetkiyle göreve getirmek, böylesine yüksek maliyetli bir kadronun Serdar Bozkurt gibi deneyimsiz bir teknik direktöre teslim edilmesi yapılan yanlışlardan sadece birkaçı.

Yapılan en büyük yanlışlardan biri de, transferde hep Serdar Bozkurt’un eski öğrencilerinin alınmasıydı. Kim ne derse desin, Ben, Serdar Hoca’nın gönderildikten sonra bile elini takımın üzerinden çektiğine inanmıyorum. Kalite olarak lig seviyesinin üzerindeki takım maalesef beklentilerin çok altında kaldı. Hedef Mart’ta şampiyonluğu ilan etmekti ama takım Aralık’ta havlu attı. Ve Maalesef, doğru eleştiriye bile tahammül edemeyenler, Serdar Bozkurt’a gereğinden fazla tahammül gösterdi. Gönderildikten sonraki süreç başlı başına bir skandaldı zaten. Takım yaklaşık 1 ay başsız kaldı.

Devre arasında, takımın kalite seviyesini yükselten futbolcular gönderilmesine rağmen ikinci yarıda Gürses Kılıç’la iyi bir hava yakalandı. Gürses Hoca’nın yaptığı en önemli şey, yolgeçen hanına dönen tesisleri düzene sokmak ve hak edene forma vermek oldu. Bu iki unsur bile Belediyespor’u neredeyse yeniden şampiyonluk potasına sokacaktı. Ama sonrasında yine amatörce hatalar yapıldı. Açıkçası, bu takımın 2.Lig’e yükseleceğine kimse inanmadı.

Gelelim Play-Off’a... Her şey çok güzel başladı. Altay gibi 3.Lig’in en pahalı takımı karşısında 2-0 garanti olmasa bile avantajlı bir skordu. Rövanşta hiç hesapta olmayan 4-0’lık hezimetle birlikte her şey bitti.

Belediyespor’un elenmesinin iki kırılma noktası var. Birincisi, Çorum’daki maçtan sonra kendini bilmez birinin Altay’ın bayrağını indirip arının gözüne çöp dürtmesi. İkincisi ise, havaalanında takıma yapılan saldırı. İzmir’deki maç bir gün önce havaalanında oynandı ve bitti. Sonrası sadece formaliteydi.

Hiç hakemde, ya da şunda bunda bahane aramaya gerek yok. Belediyespor final biletini Altay’a kendi eliyle verdi. Yenilen gollere bir bakın. Amatör takımlar bile artık böyle goller yemiyor. Bazı futbolcuların rövanştaki performanslarına da bir bakın. Sakatım bahanesiyle oyundan çıkan bile var. Bir şey ima etmiyorum, sadece bakın diyorum.

Eşleşmenin kazançlı çıkan tarafı hiç şüphesiz İzmir oldu. Yıllardır kanlı bıçaklı olan ezeli düşman taraftar grupları Çorum Belediyespor sayesinde tek yumruk olup suratımıza bir balyoz gibi indi.

Sezon bitti. Onca emek, onca umut ve onca para boşa gitti. Ders alınması gereken şey var mı? Hem de çok… Alınır mı? Sanmıyorum. Çünkü 21 yıldır bu sektörün içerisindeyim ve hep aynı filmi izliyorum.

Son olarak, İzmir dönüşü Ankara-Kayaş’ta trafik kazası geçirerek ölümden dönen meslektaşlarıma ve Belediye personeline bir kez daha geçmiş olsun diyorum.