Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, “Atatürk’ün emrini aldım, vakit geçirmeden Paris Büyükelçimiz Suat Davaz’a icap eden talimatı verdim. Fakat bugün Pazar, Her taraf kapalı. Fransız Dışişleri Bakanı da sayfiye evine gitmiş. Bu itibarla emri yerine getirmek imkânsız gibi görünüyor. Ancak akşama kadar çalışacağız, olmazsa ben Bakanlıktan istifa edeceğim. Çünkü şimdiye kadar Paşamın (Atatürk’ün)bütün emirlerini ifa etmiş ve bununla iftihar etmekte olan bir adamım. Başarısızlığı hazmedemem” dedi.

Ancak akşam saatlerinde Tevfik Rüştü Aras tekrar telefon ederek “ iki hükümet arasında Atatürk’ün arzusu dairesinde mutabakata varıldığını ve Hatay'daki Fransız askerî makamlarına lazım gelen talimatın verildiğini haber verdi, çok neşeli idi. Verdiği izahata göre, Suat Bey, talimatı alır almaz Fransız Dışişleri Bakanını telefonla bulmuş, Atatürk’ün arzusunu söylemiş. Bakan, derhal telefon başına geçmiş. Paris’te Başbakan ve diğer Bakanlar ile temas etmiş; hükümetin muvafakatini sağlamış. Sonra Fransa Dışişleri Bakanlığının ilgili bürosunu açtırmış; keyfiyeti Harbiye Nezaretine (Milli Savunma B.) yazdırmış. Orada da ilgililer toplanmış ve İskenderun Sancağındaki askeri makamlara, Türk askerinin ertesi günü, Hatay’a gireceğini bildirerek gerekli talimatı vermiş. Tabiîdir ki, kıymetli ve enerjik büyükelçimiz bütün bunları adım adım takip ederek tahakkuk ettirmek başarısına ermiş. Sayın Dr. Aras, “Bu netice, Atatürk’ün her memlekette haiz olduğu büyük muhabbet ve hürmetin eseridir” diyordu.

Yapılan anlaşma sonucunda 5 Temmuz 1938 Salı günü Albay Şükrü Kanatlı’nın komutasındaki 2.500 mevcutlu, 48. Takviyeli Dağ Alayı’nın askerleri Hatay’a girer.

Türk ve Fransız askeri kontrolünde yapılan seçimler sonucunda 40 üyeli Millet Meclisinde: Türkler 22 vekil ile temsil edilir. 2 Eylül 1938’de Hatay Millet Meclisi Antakya’da toplanarak yeni devletin resmi adını “Hatay Devleti" olarak kabul eder. Hatay Devleti Meclisi, Devlet Başkanlığına Tayfur Sökmen’i seçer.

Hatay Devlet Başkanlığına seçilen Tayfur Sökmen‘e 4 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, tebrik telgrafı göndererek “Hatay’daki çalışmalarınızda başarılar temenni eder ve Hatay’ın yeni idare altında pek çok saadet ve refah görmesini yürekten temenni ederim” der.

29 Haziran 1939 tarihinde Olağanüstü toplanan Hatay Devleti Meclisi oybirliğiyle Anavatan Türkiye’ye katılma kararı alır. 30 Haziran 1939 ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Hatay’ın Anavatan’a katılmasını oybirliğiyle onaylar.

“Hatay benim şahsi davamdır. Büyük Millet Meclisin kürsüsünden milletime söz verdim. Hatay’ı alacağım… Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getiremezsem onun huzuruna çıkamam, yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim, yenilemem; yenilirsem bir dakika yaşayamam” diyen Atatürk, Hatay Sorununu tek bir kurşun dahi atmadan uluslararası hukuk ve diplomasi yolu ile çözüme ulaştırmayı başarmanın, halkına verdiği sözü tutmanın kısa bir süre de olsa mutluluğunu yaşar.

Atatürk, Hatay’ın Türkiye Cumhuriyetine katılmasını göremez ama bizatihi kendisinin ilmek ilmek ördüğü azimli ve kararlı politikası sonucunda büyük bir diplomatik zafer kazanarak Hatay’ı Misak-ı Milli sınırları içine katmayı başarmıştır. Hatay’ın topraklarımıza katılması Atatürk’ün iradesinin ve azminin, dünya liderleri arasında gördüğü sevgi ve saygının bir sonucudur.

Hatay, Mustafa Kemal Atatürk’ün canı pahasına Türk Milletine verdiği en son armağandır. Bu armağana sahip çıkmak sadece Atatürk’e sahip çıkmak değil, geleceğimize sahip çıkmaktır, Türk Vatanının bölünmez bütünlüğüne sahip çıkmaktır. Hatay’a sahip çıkmak ve tüm halkımızın şahsi meselesi haline getirmek ise en birinci görevimiz olmalıdır.