Bütün bu çalışmaları ve çözüm girişimlerini yeterli görmeyen Atatürk, bu sefer Kurun Gazetesi Başyazarı Asım Us’a 22-26 Ocak 1937 tarihleri arasında 5 gün boyunca Hatay konusunda kendi dikte ettirdiği yazıları yazdırır.

Bu yazılarda Atatürk, Fransa, Suriye ve Milletler Cemiyetini eleştirmekle kalmayacak, Türk Hükümetinin Hatay sorununu kendisi kadar sahiplenmediği, sürüncemede bıraktığı ve savaşa girmek konusunda isteksiz bulduğu Başbakan İsmet İnönü ve hükümeti de bu çok sert eleştirilerden nasibini alacaktır. Asım Us yazısında;

Başvekil İsmet İnönü 15 gün evvel CHP Meclis grubunda Hatay meselesi üzerinde konuşurken şöyle demişti. -15 Gün Bekleyiniz…

… Şimdi ne olmuştur? Ne oluyor? Ve ne olacaktır?

Buna dair henüz hiçbir şey bilmiyoruz. Ve hiçbir şey. Ve bu sorularımızın cevaplarını ne Fransız basınından, ajanslarından ve ne de dünya basını ve ajanslarından aldığımız haber ile tatmin edemeyiz. Mazur görülmeliyiz çünkü bu nevi haber ve havadisler ile o kadar çok aldatıldık ki içimizden:

-Ey cihan, bize bir şey telkin etmekten ise hiçbir şey söylememeniz evladır. Sizin sözlerinize inanmış olmak gafletinden korkuyoruz demek mecburiyetini duyarız

-İşte bu sebepledir ki Türkiye Cumhuriyeti devletine ve O’nun hükümetine hitap ediyoruz.

-Onaltıncı gündeyiz. Vaziyet nedir? Bizi, Türk Milletini yeniden bilgilendiriniz.

Bu gelişmelerden sonra Milletler Cemiyeti nezdinde, İskenderun Sancağı için iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Suriye’ye bağımlı bir geçici formül üzerinde Fransa ile anlaşılır. Sancağın toprak bütünlüğü, Türkiye ve Fransa’nın garantörlüğü altına alınır.

Hatay sorunu ile ilgili Fransızlar ve Milletler Cemiyeti ile ilgili gelişmeler devam ederken iç politikada Atatürk ve İnönü arasındaki ebedi dostluk yara alır, İnönü Başbakanlıktan sağlık sorunlarını gerekçe göstererek ayrılır ve yerine Celal Bayar Atatürk tarafından 20 Eylül 1937 tarihinde Başbakan olarak görevlendirilir.

Nitekim Fransa ile Türkiye arasındaki anlaşmaya rağmen Hatay’da olaylar artarak devam eder. Sancak Statüsü’nün zamanında yürürlüğe girmesini geciktiren bu olaylar sonucunda Fransa ve Türkiye ilişkileri tekrar gerilir.

Daha sonra Atatürk, ağır hasta olduğu halde, 19-24 Mayıs 1938 tarihleri arasında Hatay sınırındaki orduyu denetlemek için Mersin ve Adana’da incelemelerde bulunarak Askeri birlikler tarafından düzenlenen geçit törenini ayakta izler. Bu gelişmeleri müteakip Hatay sınırına 30 bin kişilik bir kuvvet yığılır.

14 Haziran 1938 tarihinde Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Asım Gündüz Başkanlığındaki heyet Fransızlar ile tekrar görüşmeye başlarlar. Görüşmelere başlanmasından itibaren haftalar geçmesine rağmen Fransız heyetinin gösterdiği samimiyetsizlik, vurdumduymazlık Atatürk’ü sinirlendirir ve hükümete 2.000 kişilik silahlı milli bir kuvvetin Hatay’a girmesi için hazır bulundurulmasını emreder. (H. Rıza Soyak Anılarından)

20 Haziran 1938’de Atatürk’ün başkanlığında Savarona’da gerçekleştirilen Bakanlar toplantısında Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak da yerini alır.

Yaklaşık 4,5 saat süren toplantı sonunda Başbakan Bayar; toplantının sonucu hakkında bilgi verilmesini isteyen gazetecilere “Hatay meselesini 8-10 güne kadar iyi bir surette halledeceğiz” diyerek sorunun çözüm yoluna girdiğinin haberini verir. (21 Haziran 1938 Cumhuriyet Gazetesi)

Nitekim Fransızlar ile gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda 3 Temmuz 1938 sabahı saat 08.00 de 2.500 kişiden oluşan askerin Hatay’a girmesi konusunda anlaşmaya varılır. Atatürk haberi gece yarısı Savarona Yatında alır.

Anlaşmadan memnun olan Atatürk, Hasan Rıza Soyak’a “Benim bu adamlara güvenim yok, Başbakan Celal Bey’e bildirin, Fransız ve Türk Hükümetleri yarın anlaşmayı imzalayıp, Pazartesi günü askerlerimizin Hatay topraklarına girmesi için karar almalarını sağlayın” diyerek gerekli talimatları verir.

Rıza Soyak aldığı emri Başbakan Celal Bayar’a, Celal Bayar Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’a, O da Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Suat Davaz’a emri tebliğ ederler. Bu gelişmeleri Hasan Rıza Soyak anılarında şöyle anlatmaktadır. (SÜRECEK)