Bugün sizlere romantizmin de simgesi olan ve bahçemizde, yol kenarlarında hem güzel görüntüsü hem de mis gibi kokusuyla bizleri bu diyardan başkalarına götüren bir bitkiden, gülden söz etmek istiyorum. Ama yalnızca romantik yönüyle değil, daha çok bilimsel yönüyle. Böylece, gülün neden romantizmle eşleştirilip simge haline geldiğini de anlamış olacağız.

Atom altı dünyasının en ünlü bilim adamı Nikola Tesla’ya bir röportajında “Dünyada tek bir ilaç olsaydı, ne olurdu?” diye bir soru geliyor. Tabii ki herkes elektromanyetiklerle ilgili bir yanıt beklerken, o şunları söylüyor: “Gülü koklamanın, yemenin, içmenin ne kadar büyük bir şifa olduğunu bilseydiniz, başka hiçbir şeye ihtiyacınız kalmadığını anlardınız.” Ne kadar ilginç değil mi? Nikola Tesla hayatı boyunca tek bir çiçekten bahsetmiş, o da gül. Şifadır demiş, ilaçtır demiş, yiyin, için, koklayın demiş.

Bu röportajdan tam 118 yıl sonra, Japon bilim adamları Tesla’nın bu sözüne kafayı takmışlar ve ne demek istediğini anlamak adına gülün üzerinde yoğunlaşmışlar. Önce dünyadaki bütün gül çeşitlerini toplamışlar; sonra da bunların frekans değerlerini ölçmüşler. Tam 6 yıl süren bu araştırma sonunda ortaya çıkan gerçek ise çok şaşırtıcı. Dünyada en güçlü frekansa sahip olan gül hangisi biliyor musunuz? Bizim Isparta gülü ya da köy gülü hatta mis gülü adlarıyla bildiğimiz açık pembe renkli kokulu gül. Frekans gücü ise tam 320 megahers. Andre GİDE’nin “En güzel çiçek, en tez solandır.” sözüne rağmen, çok çabuk soluverdiği için bizlerin pek tercih etmediği gül...

Peki bu ne anlama geliyor? Ben bunu sizin adınıza biraz araştırdım. Bulabildiklerim şunlar: 320 frekans çok yüksek bir titreşim olup sevgi, şefkat, huzur ve iyileştirici enerji ile özdeşleştiriliyor. Bu yüzden gül; çeşitli kültürlerde saflığın, kalp açılımının ve ruhsal şifanın sembolü olarak kabul edilmiş.

Dünyada bu konuda yapılan uygulamalar arasında gül frekansı terapisi diye bir alan var. Gülün bu yüksek titreşim enerjisinden yararlanılarak yapılan bir enerji çalışması denilebilir. Bu uygulamayla kişinin düşük frekanslı duygu ve enerjilerden (korku, öfke, suçluluk, üzüntü) arınması ve sevgi merkezli bir bilince yükselmesi amaçlanmış.

Düzenli olarak gül frekansı terapisi uygulandığında; kaygı ve stresin azaldığı, kalp kırıklıkları ve duygusal yaraların hafiflediği, depresyon eğilimini engelleyici olduğu ve özgüven duygusunu artırdığı gözlemlenmiş. Ayrıca, bedensel olarak bağışıklık sistemini güçlendirdiği, baş ağrısı, uykusuzluk gibi stres kaynaklı rahatsızlıkları da hafiflettiği ortaya çıkarılmış. Tabii ki bu, tıbbi bir tedavinin yerine geçmez; ancak yardımcı ve tamamlayıcı destek olarak düşünülebilir.

Tasavvufta gülün, Hz. Muhammed’in simgesi kabul edilmesi ve ilahi aşkı temsil etmesi de bu özelliği ile ilgili olsa gerek. Mitolojide ise, Afrodit’in ve Venüs’ün sembolü olup; aşk ve güzelliği temsil ediyor. Adı Aromaterapi olan bitkisel bir terapi türünde ise; gül yağı, kalp çakrası denilen, duygusal denge, sevgi ve şefkat merkezini açmak için kullanılıyor. Bilim adamları, gülün bulunduğu ortamlarda enerjinin hızlıca yükseldiğini söylüyorlar. Onunla çalışmak; zihinsel, duygusal ve ruhsal alanlarda hafifleme, huzur ve arınma sağlıyor.

Sözün kısası; gülün yaydığı frekansla, sevginin titreşimi eşleşiyor ve bir mucize ortaya çıkıyor. İşte biz de bunun adına “şifa frekansı” diyoruz. Yani; “SEVGİ=GÜL”

Öyleyse ne duruyoruz, haydi gül koklamaya.

DÜŞÜNEN SÖZLER:

· Gülde terazi tutarlar, / Gülü gül ile tartarlar, / Gül ile gül satarlar, / Çarşısı, pazarı güldür gül. NESİMİ

· Zararlı dediğimiz otlar, yararlarını henüz bilmediklerimizdir. R. W. EMERSON

· Huzurun olduğu yerde soğan bal olur; sevginin olduğu yerde diken gül olur. OSHO

· Her çiçek doğaya açılan bir ruhtur. GERAED DE NERVAL

· Ne para ne pul; seven bir kul, azıcık huzur, işte hayat budur. ANONİM