Doktorlarımıza ve diğer sağlık personelimize saldırılar dinmek, durmak bilmiyor.

Bir yanda bu saldırılara tepki artarken; diğer yanda da saldırılar durmuyor.

Durmadığı gibi de giderek artıyor bu tür saldırılar.

Böyle bir durumda insan sormadan edemiyor; a benim dangıl dangıl dangalak kardeşim; sen sağlık personelini saldırınca işin görülüyor mu?

Ne yaptığını sanıyorsun sen?

Kaldı ki böyle bir darp eyleminde bulunma hakkını sana kim veriyor?

Bunun sonuçlarını bile bile bu haltı niye, neden, niçin yiyorsun?

… …

Bülent Eczacıbaşı yazmış; çok da güzel yazmış.

Yazıya akıcılık kazandırmak için yer yer katkıda bulunduğum işte, o yazı

* * *

“Doktorluk mesleğin doğuştan çekiciliği vardır; bilmez misin a benim saldırganım?

Sor çocuğa, “büyüyünce ne olacaksın”, diye; “doktor olacağım” der.

En gözde damat adayıdır doktor.

Hemen herkes, doktorla evlendirmek ister kızını.

Şarkılara konudur doktor.

Küçük ilanların büyük vaatleridir.

“Doktordan satılık otomobil”, “Doktordan satılık işyeri” gibi…

Kullanılmışsa bile, doktorun kullanmış olması “kalite” göstergesidir.

Kiralar için de doktorlarımızın mesleksel titri kullanılır.

Evini vereceksen doktora ver.

Temizdir en azından… Temiz olduğuna eminsinizdir.

Meslek seçerken, kız verirken, kocaya varırken, otomobil alırken, ev kiralarken; doktor iyi.

Doktor fikrini söylerse; doktor kötü, doktor adi, doktor şerefsiz!…

Yok ya!...

O doktor ya da doktorlar var ya, o doktorlar…

Sen yapamazsın, becermezsin ama sıradan bir bademcik ameliyatını yapabilen bir doktor, gayet güzel başbakanlık da yapabilir, cumhurbaşkanlığı da…

Örnek mi?

İşte örnek… Refik Saydam, doktordu. Sadi Irmak, doktordu. TBMM Başkanı Mustafa Kalemli, doktordu.

Daha sayayım mı?

Reçeteye aspirin yazma yetkisi bile olmayan tiplerin; önemli makamlara gelmesini tehlikeli bulmuyorsun da canını emanet ettiğin doktorların hükümetle ilgili fikir beyan etmesini mi sakıncalı buluyorsun a benim dangalak yurttaşım?

… …

Yahu insanda biraz düşünce, biraz utanma olur;

Komada geliyorsun, bacağını kesiyor; damar çıkarıp, kalbine bağlıyor, seni gebermekten kurtarıyor darp ettiğin o doktor ya da onun meslektaşları…

Gece yarısı ateşi kırka vuran evladını Azrail'in elinden alıyor. Kardeşinin hızara kaptırdığı parmağını yerine dikiyor.

Beyin kanaması geçiren anneni hayata döndürüyor.

Babanın katarakttan görmeyen gözünü gördürüyor.

Eşinin kanserini erken yakalıyor.

Sonra da sen çıkıp “hekimler devlet işlerinden benim anladığım kadar anlamaz, konuşmasınlar” diyorsun.

Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?

Söylediklerinin mantığı var mı?

… …

Türk Tabipler Birliği Başkanı olan Profesör, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Seçiminde en yüksek oyu aldı. Ezici çoğunlukla seçilen bu profesörün, rektör olmasını engellediler.

Ve utanmadan, sıkılmadan; “Nuh'un cep telefonu vardı, gemisi nükleerdi, insansız hava aracı uçuruyordu” diyen muhteremi(!), aynı İstanbul Üniversitesi'ne öğretim üyesi yaptılar.

Kafasında fesle dolaşan “tımarhanelik” herif, yandaş televizyonlara çıkıp devlet yönetimine dair her türlü fikrini söyleyebilecek, cumhurbaşkanı sarayında bilim adamı olarak ağırlanacak… Memleketin en önemli “psikiyatri” profesörlerinden biri olan Türk Tabipler Birliği Başkanı fikrini söyleyemeyecek öyle mi?

Bu düşüncenin mantığı var mı?

Sen onun fikrini beğenmeyebilirsin.

Ya senin fikrin?

Senin fikrin çok mu güzel, çok mu doğru sanki?

Ben de senin fikrini beğenmiyorum.

Beğenmek zorunda mıyız?

… …

Fikirse mesele… ‘Barutun kokusu düştü burnuma, dört bir yanı istiyorum dibinden patlatayım, adamlar gibi dağlara düşeyim, tutmak istiyorum Kürdistan’ımı, ya ölüm ya kurtuluş, artık savaş zamanıdır…’ diyen Şivan Perver'e ‘barış güvercini’ muamelesi yapılacak; mitinglerde kürsüye çıkarılıp, ona düet yaptırılacak, duygulanıp ağlayacak.

Sonra da Türk Tabipler Birliği'ne ‘terörist seviciler’ denilecek öyle mi?

… …

O doktorlar ki; ‘…Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak, uyarıyoruz; her çatışma, her savaş, fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılamaz sorunlara yol açar, büyük insani dramları beraberinde getirir’ diyorlar.

Demesinler mi, uyarmasınlar mı?

Onarılmaz sorunlara, insani dramlara yol açan bu çatışma ortamına “hatalı teşhisler” yüzünden sürüklenmedik mi?

Doktorlarımız devlet işlerinden anlamadığı için mi oluyor bu işler?

… …

Madem herkes doktorlardan daha iyi biliyor; bi teşhis de ben koyayım bari.

Eğer, cehalet düzeyinde Avrupa şampiyonu olan bir ülke, sırf düşüncelerini söyledi diye doktorlarını hapse tıkmaya çalışıyorsa, o ülke hasta'dır.

Nokta.”

* * *

Evet, aynen böyle diyor, Bülent Eczacıbaşı.

Haksız mı?