Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu İl Temsilcisi ve Eğitim-İş Şube Başkanı Tuba Demirel, hakça ve halkça bir bütçe için üretimden gelen güçlerini kullandıklarını belirterek, “Açlık sınırında değil, insanca yaşamak istiyoruz. Tükenen emeğimize sahip çıkmak için iş bıraktık” dedi.
Birleşik Kamu-İş’e bağlı bağlı sendikalar, AK Parti iktidarının emekçiyi yoksullaştıran, sermayeyi koruyan ekonomi politikalarına karşı insanca yaşam, adil ücret ve hakça paylaşım talebiyle üretimden gelen gücünü kullanarak, iş bıraktı.
Sendika yönetici ve üyeleri, Çorum’da Kadeş Barış Meydanı’nda kitlesel basın açıklaması yaparak adaletli bütçe istedi.
Basın açıklamasına; CHP İl Başkanı Av. Dinçer Solmaz, CHP Merkez İlçe Başkanı Resul Yiğitoğlu, Atatürkçü Düşünce Derneği Şube Başkanı Uğur Demirer, Birleşik Emekliler Sendikası Şube Başkanı Sefa Batak, CHP İl Başkan Yardımcıları Güngör Atak, Duran Keçeci, ADD ve BES üyeleri ile Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalar destek verdi.
Konfederasyon adına basın açıklaması yapan İl Temsilcisi Tuba Demirel, “Bütçede hak yok, halk yok, işçi sınıfı yok, matematik yok, vicdan yok… Sermaye var, yandaşların çıkarları var, zenginin ağzına çalınan parmak parmak ballar var” diyerek halk için bütçe talebini iletti. Demirel, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

MEMURLAR, ÜRETİMDEN
GELEN GÜCÜNÜ KULLANDI
“Bugün Türkiye’nin en büyük üçüncü kamu emekçileri konfederasyonu Birleşik Kamu-İş olarak işyerlerimizde değil meydanlardayız. Neden işyerlerimizde değil meydanlardayız? Adına Toplu Sözleşme dedikleri rezil tiyatroda emeğimizin hakkını gasp edenler, şimdi biz emekçilerin durumunu gözetmeden bütçe yaptıkları için tükeniyoruz.
Nasıl bir yoksulluk sarmalına atıldığımızı, göz göre göre nasıl nefes alamaz hale getirildiğimizi doğruca anlatabilmek için yakın geçmişe bir bakalım: Halk olarak içine düştüğümüz ağır ekonomik krizin temelleri mevcut iktidar tarafından atıldı. Özelleştirme eliyle Cumhuriyet yadigarı olan fabrikalar, sadece arsalarının bedeli kadar düşük fiyatlara yandaşlara peşkeş çekildi. Ülkemiz üretmeden tüketen bir ülke haline getirildi.
“Dolarla mı maaş alıyorsunuz, size ne dolardan” denirken ülkede toplu iğne almak için bile dolar kuru takip edilir hale geldi. Üstüne bir de “faiz sebep, enflasyon sonuç” gibi, kabul gören tüm ekonomi doktrinleriyle çelişen bir zihniyette yıllardır sürdürülen ısrar, ülkede yoksulun daha yoksul zenginin daha zengin olduğu, ekonominin orta direği denen orta sınıfın yok olduğu bu karanlık ekonomik iklimi getirdi.
ADİL PAYLAŞIM, GÜÇLÜ TOPLUM
Ülkede asgari ücret genel ücret haline getirildi, asgari ücret ve onun sadece biraz üstü maaş alanlar kayıtlı istihdamın yüzde 70’ine ulaştı. Yani ülkenin çalışan, üreten yurttaşları, en çok vergiyi verip asgari, yani en az ücreti alır hale geldi.
Bu yıl bizim de bulunduğumuz Toplu Sözleşme masasında ortadaki ağır tabloyla zerre uyuşmayan, adeta hakaret niteliğindeki zam tekliflerini ifşa etmiştik. Diğer konfederasyonlara “yapısı belli ve hükümetin noteri gibi çalışan hakem heyetine gidip bu hakaret zamlarını meşrulaştırmayın” demiştik. Sonuçta ne yazık ki dediğimiz gibi oldu.
Herkesin durduğu yeri de, hakem heyetinin adına “zam” dediği o utanç rakamlarını da tarih yazdı. Eylemler yaptık, masadaki her rezilliği ifşa ettik. O masada verilmeyen ancak ufak kanun değişiklikleriyle kamu emekçisine sağlanabilecek birçok hak için raporlar hazırladık, Meclis’te grubu bulunan tüm siyasi partilere bu çalışmalarımızı sunup “Sadece basit kanun değişiklikleriyle kamu emekçisinin içine düştüğü bu darboğazı biraz olsun rahatlatabilirsiniz” dedik. Düzenli olarak, TÜİK’in hayal aleminden bildirdiği rakamların aksine çalışmalar yaparak açlık ve yoksulluk sınırının ulaştığı boyutu ortaya koyduk. Bu gerçekleri yetkililere duyurmaya çalıştık”
Kamu emekçilerinin ezici bir çoğunlukla yoksulluk sınırının çok altında yaşadığını, alım gücünün günden güne eridiğini, birilerinin kendi yarattığı krizin faturasını emekçiye ödetmeye çalıştığını, Toplu sözleşme masasında memurun haline kulak verilmediğini, asgari ücretin belirleneceği masada işçinin bile bulunmadığını anlatan Tuba Demirel, “Şimdi de halktan alınan vergilerle oluşan bütçeyi, biz emekçileri, halkı görmezden gelerek şekillendiriyorlar. Bu pişkinliğe artık yeter diyoruz! Şimdi bütçe hazırlanırken de aynı emek düşmanlığını görüyoruz. Bütçede hak yok, halk yok, işçi sınıfı yok, matematik yok, vicdan yok Sermaye var, yandaşların çıkarları var, zenginin ağzına çalınan parmak parmak ballar var” dedi.
Bütçenin yükünün dolaylı vergilerle zaten yoksulluktan beli bükülmüş emekçi ve açlık sınırının bile altına atılmış emeklilerin sırtına bindirilirken kamu kaynaklarının da sermaye gruplarına aktarıldığını, sosyal devlet ilkesinin görmezden gelindiği bütçede halkın refahını gözeten en ufak bir hamle bulunmadığını belirten Demirel, rant için değil halk için bütçe ve insanca yaşamak istediklerini sözlerine ekledi.






