O yılların vazgeçilmez çalgıcısı (saz grubu) kemanı ve dömbeleği (darbuka) ile Gıli gıle; cümbüşü ve dömbeleği ile Kör Mehmet’di. Bunlar Çorum’daki düğünlerde, erkek eğlencelerinde ‘açıkta çalarlar’; kadın eğlencelerinde de perde arkasında çalarlardı. Perde arkası, çalgcıların oturacağı yerin önüne çarşaftan bir perde germek demektir. O yıllar düğünlerde eğlenceler, kadınların ayrı, erkeklerin ayrı ayrı yapılırdı. Kadınlar eğlenirken çalgıcıların oturacağı yerin önüne çarşaftan bir perde gererler, perde arkasından çaldıkları oyun havaları ile coştururlardı kadınları. Hem de çifter çifter; çifte zillerle...

Bir de “İfakat” ve “Saybe” denen udlu, darbukalı iki kadın çalgıcının grubu vardı. Bunlar zenginlerin düğünlerine çağrıldığı gibi, kadınların özel gün ve toplantılarına da davet edilirdi. Bunlar sazı ile hem çalar hem söylerdi. Söylediği şarkı ve türküler elit tabakaya hitap ettiği için, ‘sosyete çalgıcısı’ diye de söylenirdi.

Mavral Sokağı’nda Osmancık Caddesi’nden başlayıp Mavral Sokağı’na kadar uzanan büyük bir bahçe vardı. “Devretcilerin Bahçe” derlerdi. İçerisinde renkli renkli eriklerin yetiştiği elma, armut gibi meyvelerin yetiştiği bu bahçenin duvarlarından aşarak, özellikle de renkli eriklerin ‘araklanması’ gözlerden kaçmazdı. Hem de yakalanırsa bir güzel dövülmeyi göze alarak. Çocukluk işte, kendi bahçesinde de bu meyvelerden çok olmasına karşın, macera olsun diye, yaramaz bir arkadaşın aklına uyarak bir iddia uğruna duvardan aşmak; yakalanmadan on onbeş renkli erik getirmek, iddiayı kazanınca sanki kahraman imiş gibi itibar görüp grupta elebaşı olmak çok büyük bir meziyetti sanki. Veya çok büyük bir macera...

ÇATAL HAVUZ

Mavral Sokağı’na yakın Aşık Ağa’nın sebze bahçesinin büyük ve bize gören derin bir havuzu vardı. Adına “Çatal Havuz” denirdi. Neden “Çatal” dendiğini bilmiyorum. Ancak mahallenin bütün çocuk ve gençleri yüzmeyi bu havuzda öğrendiklerini söyleyebilirim. Yalnız mahallenin çocuk ve gençlerinin dışında uzak mahalleden bile yüzmek için gelirlerdi. Öyle ki, Pazar günleri çok kalaba olur, çocuklara yüzme sırası gelmezdi. Bugünün orta yaşlıları ve yaşlılardan Çatal Havuzu bilmeyen yoktur. O yılların en meşhur havuzuydu çünkü. Bu gün yerinde mahalle oluştu. Adı sokaklara verildi. “Çatal Havuz 1. Sokak”, “Çatal Havuz 2. Sokak” diye.

Çatal Havuz’un sahibi Aşık Ağa, uslu ve efendice yüzenlere hiçbir şey demezdi. Ancak kendisini bilmez, şımarık, efe geçinen, havuzun yakınlarına pisleyenleri havuza koymaz, hatta “oğlum sen bir daha gelme” diye onları uzaklaştırırdı. Bir de donsuz yüzmek isteyenlere izin vermezdi.

“Mayo” mu dediniz?

O yıllarda nerede buluyorduk mayoyu. Çoğumuz mayo nedir, nerede kullanılır bilmediğimiz gibi, adını dahi duymamıştık. O yıllar kısa don yerine çocuklar haricinde gençlerin çoğu ve yaşlılar “uzun tumman” veya “paçalı tumman” dedikleri, ayağın topuklarına kadar inen ve ayak bileklerinden bağlanan uzun don giyiyordu.

Aşık Ağa büyük bahçesinde, Çatal Havuzun suyu ile suladığı çeşitli sebze yetiştirirdi. O yıllar uzak illerden sebze getirilmezdi. Şehrin dört bir yanı sebze bahçesiydi ve şehrin sebze ihtiyacını karşılayacak kadar da üretiliyordu. Hem de doğal koşullarda, Aşık Ağa da bunlardan biriydi. Kış sebzesi, yaz sebzesi yetiştirir, satardı. Ve kış meyvesi olarak da bolca havuzç... mor ve ala havuzlar  kış meyvesiydi bizler için. Aşık Ağa havuçları söküp sattıktan sonra toprakta kalanlrı d abiz çocuklara ‘başaklamasına’ izin verirdi. Bizler de bulabildiğimiz kadar söker, Çatal Hauzda yıkar, evlerimize götürürdük.

OSMANCIK CADDESİ’NDE İSİM YAPMIŞ YERLER

Osmancık Caddesi’nin Çukru Pınar’ı, Abıdak Dede ve Sarılık Dede’si, Öllüklüğü meşhurdur. O yıllar bütün halk bilirdi buraları.

ÇUKUR PINAR

Çukur Pınar, gerçekten adı gibi çukurdu. Üç beş badalla (basamak) inilirdi Çukur Pınar’a, sürekli akardı. Kendisi çukurda olduğundan ‘ayağı’ (akıntısı) ‘avgun’ denen küçük yer altı kanalı ile, bugünkü Çevre yoluna kadar götürülmüş, oralarda boş araziye akardı.

Suyu çok soğuktu Çukur Pınar’ın. Özellikle harman zamanı ve yaz aylarına rastlayan Ramazanlarda karpuz götürülür, suyuna bırakılır, soğuması için beklenirdi. Bu işi evlerin bahçelerindeki kuyular da yapardı. Ancak bahçesi olmayan evlerin kuyuları yoktu. Buzdolabı ile hiç...

(SÜRECEK)