Nurcan Balıbey’in Roman Evrenine Duygusal ve Toplumcu Bir Bakış
Nurcan Balıbey, ikinci kitabı Anemon (Deniz Şakayığı) ile okurun karşısına yalnızca bir roman değil, yıllar boyunca zihninde olgunlaşan bir yaşamın kapılarını aralayarak çıkıyor.
Yazarın da belirttiği gibi, dört yıllık titiz bir uğraşın ardından ortaya çıkan bu eser, onun kendi metnine dahi “bir okur gözüyle” bakabilmesini sağlayacak ölçüde güçlü bir gerçeklik duygusu taşıyor.
Aydın Şimşek’in arka kapak değerlendirmesi, romanın ruhunu özlü bir biçimde dile getiriyor: “Anemon; sevgidir, derinliktir, sahiciliktir, yaşamı kucaklamaktır. Evet, evet, Anemon AŞK’tır…”
Bu vurgu, Balıbey’in romanını yalnızca bireysel bir aşk hikâyesi olmaktan çıkarıp, toplumların yaşadığı büyük kırılmaların içinden süzülen kolektif bir yaşam öyküsüne dönüştürüyor.
Anemon, trajik bir kazayla savrulan bir ailenin hayata yeniden tutunma mücadelesini anlatıyor. Ancak roman, bir aile dramıyla sınırlı kalmayıp; mübadillerin, muhacirlerin ve yurtlarından koparılmış insanların yeni bir yaşam kurma çabasını da görünür kılıyor. Balıbey’in anlatısında aşk, yalnızca bir duygu değil; yaralara direnme biçimi, aidiyet arayışı ve varoluşsal bir uğraş hâline geliyor.
Romanın küçük kahramanı Anemon, okuru beş yaşındaki narin, renkli ve bir o kadar da dayanıklı bir kız çocuğu olarak karşılıyor. Denizlerin aynı adlı canlısına benzer içsel bir kırılganlık ve dirençle dokunan karakter; babası Adem’in çocukluk travmaları, annesi Aliye’nin tutku uğruna verdiği mücadele, Dr. Gabriel’in insancıllığı ve hemşire Anabella’nın vefasıyla birlikte çok katmanlı bir evrenin merkezinde yer alıyor.
Nurcan Balıbey’in yazın dili, yalınlık ve derinliği iç içe geçiren bir estetiğe sahip. Akıcı bir ritimle ilerleyen tümceleri hem duyguyu hem olay örgüsünü sağlam bir dengeye taşıyor. Yazar, okurunu yalnızca anlattıklarıyla değil, söyleyişindeki içtenlikle de hikâyenin içine çekmeyi başarıyor.
İnsani ilişkilerin derinliklerine inen, psikolojik çözümlemelere önem veren Balıbey; şiirselliği duygu oyunlarına değil, yaşamın gerçek dokusuna yaslayan bir anlatım kuruyor. Karakterlerini, şehirlerin atmosferini ve gündelik yaşamın görünmez yaralarını aktarırken gözlem gücünü içsel bir sesle buluşturmayı ustalıkla sağlıyor.
Bu anlatımın özünü yansıtan şu metafor, romanın duygusal iklimini çarpıcı biçimde özetliyor:
“Yaşam bazen insanı, hiç bilmediği kıyılara vuran bir dalgadır.”
Bu tümce, yalnızca romanın karakterlerini değil, okurun kendi yaşam deneyimlerini de yankılayan bir derinlik taşıyor. Kaderin savurduğu kıyılarda yeniden kök salma çabası, eserin temel izleğini oluşturan yeniden doğuş temasına güçlü bir ışık tutuyor.
Anemon (Deniz Şakayığı), yalnızca okunup bir kenara bırakılan bir roman değil; son sayfası çevrildikten sonra bile okurun belleğinde soluk almaya devam eden bir eser. Aşkın, kaybın, direncin ve yeniden var olmanın edebî bir izdüşümü gibi duruyor.
Nurcan Balıbey, karakterleriyle okurunun kalbine dokunan, samimi, sıcak ve derinlikli bir roman ortaya koymuş. Şu sıralar yeni öyküler üzerinde çalıştığını belirten yazarın edebiyat yolculuğunda Anemon, okurla kurduğu bağ sayesinde güçlü bir basamak olarak yerini alıyor.
Sayın Nurcan Balıbey’i içtenlikle kutluyor, yeni eserlerde buluşmayı diliyorum.
*
Anemon (Deniz Şakayığı) Derlem Yayınları Nisan 2023 Üçüncü Basım. 176 s.
