Avrupa Parlamentosu’nun (AP) “2022 Yılı Türkiye Raporu”, 13 Eylül 2023 günü AP Genel Kurulu’nda kabul edildi. 705 üyeden 434 kabul, 18 ret, 152 çekimser.

Söz konusu bu raporlar, AP tarafından 1998'den bu yana 25 yıldır yayınlamaktadır.

Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği’nin (AB) parlamenter meclisidir. AB ise küresel kapitalist sistemin Avrupa kanadıdır. NATO'nun merkezidir. Burjuva devlet yapısının ve burjuva kültürünün doğum yeridir.

Ve Türkiye kuruluşundan bugüne, kendini hep Batılı gibi görmüş ve de böyle bir sistemin içine, bu olguları bilerek girmek istemiştir.

Bugüne kadar mecliste yer alan hiçbir siyaset de buna ‘hayır’ dememiştir.

Sanırım AP raporlarına bu pencereden bakmak daha uygun olacaktır.

***

Peki, ne denilmiştir raporda:

Raporda özellikle, önceki yıllarda olduğu gibi insan hakları, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğügibi konularda ağır eleştiriler yer aldı.

Nitekim  Türkiye’deki demokratik gerileme artarak devam ediyor denildi.

Türkiye hukukun üstünlüğünde geriye gidiyor. Yargı bağımsızlığı yok denildi.

AP Türkiye’deki demokratik gerilemeden, kadın hakları, cinsiyete dayalı şiddet, kadın cinayetlerinin artması, LGBTİ topluluğuna yönelik yaygın nefret söylemi ve ayrımcılık nedeniyle kaygılıdır denildi.

Türkiye demokrasi, yargı ve medyanın bağımsızlığı ile farklı etnik ve dini gruplarla kadın ve LGBTİ haklarına yönelik AİHM kararlarının tümüne uymalı denildi.

Türkiye, AB'nin dış politikasıyla birçok açıdan farklılık gösteriyor denildi.

Türkiye, İsveç'in NATO üyeliğini en kısa sürede onaylamalı denildi.

Türkiye'nin Suriye, Irak ve Libya politikalarına yönelik eleştirilere yer verildi.

Ve de Türk Hükümeti tarafından köklü bir rota değişikliği yapılmadığı takdirde Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne (AB) katılım süreci devam etmeyecektirdenildi.

       Hem iktidar hem de muhalefet tarafından kabul edilemez görülen bu kararlar, elbette Türkiye için ağır olmuştur ve de Türkiye büyük bir tepki göstermiştir.    

Ama bu kararlar 1998'den bu yana hazırlanan her raporda yer almıştır. Üstelik her rapor bir öncekini aratacak ölçüde ağır olmuştur.

Peki, neden bu kararlar alınmakta, neden bu ağır eleştiriler yapılmaktadır?

***

Öncelikle Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) sürecine kısaca bir bakalım:

1959'da o günkü adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) başvurulmuş, 1963'te Ankara Antlaşması imzalanmış, 1987'de tam üyeliğe başvurulmuş, 1995'te Gümrük Birliği imzalanmış, 1999'da aday ülke olarak kabul edilmiş, 2005'te üyelik müzakereleri başlanmış bir süreçtir Türkiye’nin AB süreci.

Ve bu sürece hiçbir siyasetten de bir itiraz gelmemiştir.

Nitekim AB adayı olan Türkiye:

-Avrupa Konseyi’nin, kısa adı AGİT olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD), Avrupa Yayın Birliği’nin (EBU) ve Avrupa Sivil Havacılık Konferansı’nın (ECAC) kurucu üyesidir.

-Avrupa Patent Ofisi (EPO), Avrupa Telekomünikasyon Standartları Enstitüsü (ETSİ), Avrupa Ragbi Federasyonları Birliği (FIRA), Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) gibi Avrupa kuruluşlarının üyesidir.

-Ayrıca NATO üyesidir.

-Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzalamış bir ülkedir.

-Ayrıca İslam ülkeleri içinde AİHM'de yargıcı bulunan bir ülkedir.

Yani Avrupa içine büyük ölçüde girmiştir Türkiye.

Aslında 100 yaşındaki Türkiye'nin 65 yıllık AB süreci, Tanzimat'la başlayan ve 200 yıldır devam eden Batılılaşma sürecinin ete-kemiğe bürünmüş bir ifadesidir.

***

İşte AB’nin birçok kuruluşunun kurucu üyesi olmuşken, AB adına hazırlanan AP kararlarını eleştirirken şu soruları da kendimize bir sormak gerekmez mi? 

-Eğer bu ülkede toplumun yargıya güveni sarsılıyor ise...

-100 yıllık bir etnik kavga çözülmüyor, 100 yıldır bir inanç sorunu duyulmuyor ise...

-Yükselen işsizlik çözülemediği gibi, her gün biraz daha büyüyor ise...

-Toplumun devlete olan güveni giderek sarsılıyor ise...

AP tarafından hazırlanan bu raporlara öfkelenmek mi gerekir, yoksa belirtilen bu sorunları çözmek mi gerekir?

Ve de bu ülkede:

AB'de sözü bile olmayan kadına şiddet ve kadın cinayetleri, bu ülkede yaşanan sıradan bir olay ise...

Batıya öfkelenmek ve bir hamasetle meydan okumak mı gerekir, yoksa bu sorunları çözerek Batı'dan gelen bu aşağılayıcı sözlere muhatap olmamak mı gerekir?

İşte bu nedenlerle bilelim ki, AB'nin de aday ülkelerden istediği kriterler vardır ve de olacaktır.

Ve de Türkiye, AB’ye girmek isteyen bir aday ülkedir.