Bir yıldır yaşanan acı, yoğun olarak yine yaşanır oldu.

Çünkü yüzyılın felaketi olan 6 Şubat depremi, Türkiye’yi yerinden sarsmıştı.

Evet, 6 Şubat 2023 günü merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7.7 büyüklüğünde, merkez üssü Elbistan ilçesi olan 7.6 büyüklüğünde iki deprem ve ardından 38 bin artçı sarsıntı, Türkiye’yi yüzyılın felaketiyle karşı karşıya bırakmıştı.

Son verilere göre 11 ilde 53 bin 537 kişi hayatını kaybetmiş, 107 bin 213 kişi yaralı kurtarılmış, 36 bin 932 bina deprem anında yıkılmış, 311 bin bina ağır hasar nedeniyle kullanılamaz hale gelmiş, milyonlarca insan evsiz kalmıştır.

***

Ama bilelim ki, deprem bir doğa olayıdır.

Ve de bilelim ki doğa, kaçınılmaz olarak kendi kuralları içinde hareket etmekte ve etmeye de devam edecektir.

Türkiye ise bir deprem ülkesidir, her türlü afeti yaşayan bir coğrafyadır.

Ve bu coğrafyada yıllarca sel felaketi yaşandı, toprak kayması yaşandı, yangını yaşandı, deprem felaketi yaşandı ve yaşanmaktadır.    

Ve de bu coğrafyada, neredeyse deprem olmayan yıl, ay, gün yok gibidir.

***

Peki, sorun nedir?       

Galiba sorun, hala yerleşik hayatı idrak edemeyişimiz, kentleşmenin ve kentlerde yaşamanın gereklerini öğrenemeyişimizdir.

Çünkü öğrenemedik ev yapmayı ve de öğretemedik ev yapmayı.    

Nitekim Deprem Dede olarak tanınan Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, “Unutmayın deprem öldürmez, binalar öldürür” demişti.

İşte o gün Maraş yıkıldı, Antep yıkıldı, Hatay yıkıldı.

İşte o gün Adana, Urfa, Diyarbakır, Kilis yıkıldı.

Ve o gün Osmaniye, Adıyaman, Malatya, Elazığ yıkıldı.

Elbette yıkanlar, düşman değildi. Yıkanlar, yalnız deprem değildi.

Yıkanlar, o binaları içindekilere mezarlık yapanlar idi. Yıkanlar, mimari projeyi tam olarak uygulamayıp hırsızlık yapanlar idi.

Ve yıkanlar, 1940’lı yıllardan başlayarak bugüne kadar tam 18 kez çıkarılan imar aflarıyla (yeni adı imar barışı) bu tip binaların yapılmasının önünü açanlar idi.

***

Evet, bir deprem ülkesi olan ülkemizde “İmar Barışı Kanunu” adı altında kaçak, ruhsatsız, kontrolsüz, kabataslak yapılan bütün binalara ruhsat ve oturum izni verildi.     Daha farklı bir dille ifade edersek, mezar evlerin yapımına ruhsat verildi.

Ve de adeta bozuk yapılanmanın, imar anarşisinin, kaçak ve denetimsiz yapıların meşrulaştırılması teşvik edildi.

İşte bu yapılan evler, o gün 10 binlerce insana mezar oldu.

İşte bu yapılan evlerle, o gün 10 milyon insan sokağa mahkûm edildi.

Nitekim Hz. Muhammed karikatürleriyle büyük bir katliama sebep olan ünlü Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo, depremle ilgili bir enkaz görüntüsü çizmiş, Türkiye’de deprem. Tank yollamaya bile gerek yok yazarak Türkiye ile alay etmiştir.

***

Evet, Türkiye Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerle ve ardından 38 bin artçı depremlerle 11 ili kapsayan büyük bir felaket yaşadı.

Ama toplum, Bulgaristan kadar bir alana yayılmış, 11 ilde büyük yıkım yaratmış bu büyük felaketin acısını yaşarken, siyasi söylemler giderek toplumun sinir uçlarını kaşımakta, sinirleri germektedir.

Ve deprem acısı, iktidar-muhalefet kavgasında iç siyasete alet edilmektedir.

Yani depremin yarattığı toplumsal acı, adeta yerel seçimlere yönelik olarak bir iç politika malzemesi olarak kullanılmakta, depremden siyasal rant peşinde koşulan bir görüntü verilmektedir.

Oysaki yapılması gereken:

Toplum depremin acısını yaşarken ve de depremin acısını paylaşırken, siyasi ranta yönelik bir yaklaşımın bırakılır olmasıdır.

Ve de 6 Şubat depremi ile güçlü bir toplumsal dayanışma yaşanırken, Cumhuriyet tarihinde yaşanan bu en büyük felaketten gerekli dersin alınmış olmasıdır.