Cumartesi günü 80'inci anma günü idi. Elbette yine alışık resmi törenler yapıldı; yine alışılmış sözler söylendi.

Oysaki 10 Kasım, bu ülkenin kurucusunu anmakla birlikte, daha çok onun söylediklerinin ve de bizim yaptıklarımızın bir sorgulama günü olmalı idi.

Çünkü onu "tabu" yapanlar da oldu bu ülkede, ona "Deccal" diyenler" de.

Oysaki o, tarihi diyalektiği doğru okumuştu. Bundan 80 yıl önce yapacağını yapmış, söyleyeceğini söylemiş ve kurduğu Cumhuriyeti bu topluma emanet etmişti.

Peki, ne demişti, ne yapmıştık?

İşte bu soruya, her 10 Kasım'da yazdığım yazılardan bir harmanlama yaparak cevap bulmak istedim. Ve de neler söylemiş bir görelim dedim.

* * *

Evet, o ne demişti ve de biz ne yapmıştık?

O, "Benim manevi mirasım bilim ve akıldır" demişti. Demişti ama bu söz, sadece bir duvar yazısı olarak kalmıştı ve de kaldı.

O, "Okuyan, yazan; soran, sorgulayan bir nesil" demişti. Ama soran, sorgulayan vatan haini gibi görüldü.

O, "Gerçeği konuşmaktan korkmayınız" demişti. Ama gerçeği söylemekten korkulur, gerçeği görmekten çekinilir olundu.

O, "Düşünceler zorla, şiddetle, topla, tüfekle kesinlikle öldürülemez" demişti. Ama cezaevleri, karakollar, mahkemeler düşünenlerin terbiye edildiği (!) mekânlar oldu.

O, "Fikri hür, vicdanı hür. irfanı hür nesiller" demişti. Biz fikri bağlı, vicdanı bağlı, irfanı bağlı nesiller yetiştirdik.

* * *

Devam edelim...

Eğer 1938 değil de 1948'de ölseydi, yani bir on yıl daha yaşamış olsaydı, başka neler diyebilirdi diye de merak ettim.

Yani:

-İkinci Dünya Savaşı"nı ve dünyanın iki "Blok"a ayrılışını...

-Birleşmiş Milletler'in kuruluşunu...

-ABD nin süper güç oluşunu...

-Ve de İsrail'in kuruluşu ile Ortadoğu dengelerinin bozuluşunu... Görebilseydi eğer, dünya siyaseti için neler diyebilirdi?

* * *

Olmaz ya! 50'lere, 60'lara ve de 70'lere kadar yaşasaydı:

-Türkiye'nin NATO'ya girişini...

-Ordu'nun NATO emrine verilişini...

-Anadolu'nun Amerikan üsleriyle doluşunu...

Eğer görmüş olsaydı, bu oluşumlara 'evet' der miydi?

* * *

Yine olmaz ya! 80'lere, 90'lara ya da günümüze kadar yaşamış olsaydı:

-Afganistan işgal edilirken...

-Irak parçalanırken...

-Suriye parçalanmak üzere olurken...

-Genelde İslam dünyası, özelde Ortadoğu yeniden dizayn edilirken ve de tehlike kapımıza dayanırken...

Türkiye siyaseti ve bölge politikaları hakkında neler diyebilirdi?

* * *

Ve yine yaşar olsaydı, 12 Eylül darbesinden bugüne:

-Siyaseti etnik ve inanç üzerine oynayanlara...

-Bu ülkeyi iki kampa ayıranlara...

-Ve "Yurtta Barış Dünyada Barış" şiarını "Yurtta Savaş Dünyada Savaş" yapanlara...

-Ve de 12 Eylül darbesiyle bu oluşumların önünü açanlara...

Herhalde tahmin edilebilirdi, söyleyecekleri.

* * *

Ama o, ölmeden önce diyeceğini demişti.

Hem kendisini inkâr edenlere, hem de sığınak olarak kullananlara, "Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişmesini inkâr etmek olur" demişti.

Ve de yol gösterici olan böyle bir evrensel sözle bu Cumhuriyeti bizlere emanet etmişti.