Başbakan Erdoğan tarafından ilk olarak 2008'de dile getirilmişti. Mart 2012'de ise "ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar" denilmişti. Ve 9 Eylül 2012'de "Dershanecilik olayını kaldıracağız. Bunda kim gücenirse gücensin, kusura bakmasınlar" denilmişti.
Bu söz üzerine yazdığım 17 Eylül 2012 günlü yazımı, okuyucudan özür dileyerek birinci bölüm olarak aldım.
İşte o günkü yazım:
Başbakan dershaneleri kapatacağız dedi. Ortalık karıştı, kafalar karıştı ve tüm dershanelerde tedirginlik başladı.
Hemen kaldırılabilir mi? Bilemiyoruz ama bu iş biraz zor. Önce bir bakalım, Türkiye'de dershane durumu nasıldır?
2011-2012 öğretim yılında:
MEB'in verilerine göre dershane sayısı 3961'dir. 1.219.472 öğrenci öğrenim görmekte, 50.163 öğretmen ve 20 bin çalışan görev yapmakta. Tabi bu veriler resmi beyanlara göre olan sayılar.
Dershane olayında ciro yaklaşık 2 milyar dolar civarında. Yani yaklaşık 4 milyar TL. (Eski hesapla 4 katrilyon TL.) Ayrıca özel kurslardaki paranın hesabı bilinmiyor.
14 Eylül 2012 günlü Cumhuriyet gazetesindeki verilerde ise "2 binle 5 bin arasında yasadışı dershane hizmeti veren yer olduğu; dershanelerin yüzde 60'nın, dershane yayımcılığının yüzde 80'inin Gülen cemaatinin elinde olduğu" belirtilmekte.
Peki, dershane ne iş yapar?
Okulun yapması gereken, ama yapamadığını yapar. Dershaneci arkadaşlar, dershane yöneticileri ve sahipleri yanlış anlamasın ama bir benzetme yapmak istiyorum.
Bir dönem Ankara yeraltı dünyasının çok ünlü bir ismi vardı. Namı, İnci Baba...
İnci Baba bir Gazinoda yemek yiyor. Bir TV kanalından görevli İnci Baba ile söyleşi yapıyor. "Neden, niçin bu işleri yapıyorsun" diye soruyor. Ve cevap:
"Biz bir ihtiyacın ürünüyüz. Bu ülkede hukuk tam görevini yaparsa, hızlı çalışırsa bize ihtiyaç kalmaz" diyor.
Doğru ve de çarpıcı bir cevap...
Yani dershane bu ülkede bir ihtiyacın ürünü olarak çıkmıştır.
Eğer; eğitim sistemi görevini yapabilseydi, sınav sistemi bir düzene sokulabilseydi:
-Zaten dershaneye ihtiyaç oluşmazdı.
-Öğrenci, okul dışından bilgi almak peşine düşmezdi.
-Ve de bilgi, alınıp-satılan bir "meta"ya dönüşmezdi.
Dershane sektörünün oluşumu öyle bir algı yarattı ki, bilgi dershanede alınır, diploma okulda verilir oldu. Yani okullarımız diploma veren birer notere dönüştü.
Peki, dershanede eğitim-öğretim gereği gibi verilmekte mi? Okulun işlevini tam olarak görebilmekte mi?
-Dershanede deneysel ve uygulamalı bir öğretim yapılmaz. Araç-gereç kullanımı için zaman ayrılmaz.
-Kültürel, sosyal ve sportif etkinlikler olmaz. Yani eğitsel yönü zayıftır.
Bu nedenlerle bir okulun işlevini tam olarak yapamaz. Fiziki altyapısı ve donanımı bir okul ortamı yaratmaz.
-Dershanenin öncelikli amacı, öğrenciye bir sınav kazandırmaktır.
-Bunun için daha çok, test tekniğine göre yetiştirmektir.
-Ve metot olarak daha çok problem çözmek, daha çok soru yapmaktır.
Bu nedenlerle, öğretme becerisi ve bilgisi yüksek öğretmenleri seçerek alır.
Yani dershanelerin genel fotoğrafı budur.
Peki dershanelerin yaptığı bu çalışmalar okulda yapılamaz mı? Elbette yapılabilir. Ama öncelikle yapılması gerekenler vardır.
-Önce okullar bir cazibe alanı olmalıdır. Bu gün okullarımız, okul dışı çekim alanlarıyla yarışabilme yeteneğini kaybetmiştir.
-Sınıf geçme ve not sistemiyle çok oynanmış, okullarımız siyasi iktidarların seçim yatırım alanına dönüşmüştür.
-Bakanlık; öğretmenlerin motivasyonunu yükseltecek, onları daha verimli çalışmaya teşvik edecek hiçbir faaliyet yapmamıştır.
-Eğitim; çağdaş, araştıran, sorgulayan öğrenci yetiştirmek yerine siyasi yandaş yetiştiren kurumlar olmaya yönlendirilmiştir.
-Özellikle 8 yıllık sistemle hesaplaşmak adına; araştırması, soruşturması yapılmamış, eğitsel açıdan değerlendirilmemiş "4+4+4 sistemi" uygulamaya konulmuştur.
İşte özellikle yukarıdaki arızaların giderilmesi gerekir. Siyasetin eğitimden elini çekmesi gerekir. Eğitimde barışık, motivasyonu yüksek bir ortamın yaratılması gerekir.
Böyle bir ortamda:
-Madden tatmin edilmiş, motivasyonu yükseltilmiş öğretmenlerle verimlilik artırılırsa...
-Dershanelerdeki uygulamaların bir benzeri, okullarda uygulanırsa...
-En azından dershanedeki kadar bir rehberlik yapılırsa...
-Öğrenciyi korkutan, ürküten sınav sistemi yeni bir düzene kavuşturulursa...
Dershanelerin işlevi yavaş yavaş kaybolacak ve kendiliğinden sönecektir.
Aksi durumda; bugün dershaneleri kapatmayı gündeme getirmiş olmak, dershaneleri elinde tutanlara siyasi bir tehdit olarak algılanacaktır.
Nitekim olan da budur. (Yarınki yazımızda bu konu biraz irdelenecektir.)