Suriye'de 2011 yılından beri süren iç savaşın seyri, 27 Kasım'da İslamcı Heyet Tahrir Eş-Şam (HTŞ) örgütü liderliğindeki grupların başlattığı operasyonla hızla değişti.

Nitekim HTŞ önderliğindeki silahlı grupların İdlib’den yola çıkıp Şam’a varmaları ve iktidarı ele almaları sadece 12 gün sürdü.

Diyebiliriz ki, Suriye’deki son durum halkıyla barışık olmayan, farklılıklarla birlikte yaşamayı inşa edemeyen bir yönetimin yarattığı siyasal ve sosyal bir iklimin sonu oldu!

***

TürkiyeSuriye Başkanlık Sistemiyle yönetilen bir ülke idi. Şimdi nasıl olacak, bilemiyoruz.

185 bin km2’lik bir alanda yaklaşık 23 milyon nüfusu olan bir ülkedir Suriye.

Ülkenin % 88’i Arap, % 6’sı Kürt, % 2,8’i Ermeni, % 1’i Türk'tür. Kalan kısım da Süryani, Keldani, Nasturi, Çerkez ve Yahudi'dir.

Ülkenin dini yapısı da % 74’ü Sünni, % 12’si Nusayri (Arap Alevi’si), % 10’u Hıristiyan, % 3’ü Dürzî, kalanı da Yahudi, Yezidî ve başka inanç gruplarıdır.

Tarihsel geçmişinde ise:

1517'den itibaren 403 yıl Osmanlı egemenliğinde, 1920'den itibaren 26 yıl Fransız yönetiminde kalmış, 1946 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur. 1958 yılında Mısır ile Birleşik Arap Cumhuriyeti kurulmuş, ama üç yıl sonra dağılmıştır.

***

Suriye'de insan haklarına dayalı demokratik haklar zayıf, otoriter bir yönetim hâkimdi.   

Uzun yıllar Olağanüstü Hal yönetiminde kalmıştı. Bu nedenlerle demokratik toplumlarda bulunan hiçbir hakkı kullanamayan Suriye halkında, içten içe toplumsal bir tepki birikmişti. İşte bugünkü oluşum, birikmiş ve öfkeye dönüşmüş bu tepkinin harekete geçmiş ve de geçirilmiş bir sonucudur.

Oysaki Suriye Ortadoğu'nun en önemli devletlerinden biri idi. Ana damarı Arap milliyetçiliği olan BAAS Partisi bu ülkede kurulmuştu. Diğer Arap ülkelerine buradan yayılmış, Arap dünyasında Arap milliyetçiliğini uyandıran güçlü bir siyasal hareket olmuştu.

Ne yazık ki,  demokratik siyasal ve sosyal bir yapı oluşturamamış olan Arap ülkelerinde ve de özellikle Suriye'de, bu milliyetçilik halkını ezen, halkına şiddet kullanan bir ideolojiye dönüşmüştür.

***

Ayrıca Suriye'nin bulunduğu bu bölge, çok netameli bir bölgedir.                          

Dünya petrol kaynaklarının % 70' i buradadır.

Petrolünü Batılı şirketlerin işlettiği bu bölge, emperyal devletlerin hiçbir zaman boş bırakmayacağı ve de bırakmadığı dünyanın en huzursuz bölgesidir.

Türkiye böyle bir bölgenin komşusudur. Ve de Suriye ile 911 km’lik sınırı vardır. Bu sınırın güneyinde, yani Suriye’nin kuzeyindeki ABD destekli oluşumlar ise Türkiye’nin kırmızı çizgileridir.

İşte Türkiye'nin gösterdiği hassasiyetin kaynağı da budur.

***

Peki, genelde Ortadoğu’da, özelde Suriye’deki bu altüst oluşun kaynağı nedir?

Evet, Sovyetlerin 1992’de dağılması, soğuk savaşın kalkmış olması, sosyalist sistemin tarihsel olarak sahneden çekilmesi ile İslâm dünyasında Batı karşıtlığı, özellikle de ABD karşıtlığı yükselir olmuştu.

Ve de yükselen İslami refleks, ABD karşıtı ideolojik bir görüntüye dönüşmüştü. Yani Arap halklarında, özellikle Radikal İslamcı hareketlerde ABD karşıtlığı uç vermeye başlamıştı.

İşte yükselen bu dalganın Arap milliyetçiliği ile bileşik güçlü bir Batı karşıtlığına dönüşmesi, özellikle ABD'yi petrolün merkezi Ortadoğu'ya yeni bir düzen vermeye itmişti.

İslâm dünyası terörün kaynağı olarak ilân edilmiş; Afganistan, Libya, Irak bunun için işgal edilmişti. Saddam gibi demokratik hayatı tanımayan yöneticiler de adeta bu fırsatı yaratmıştı.

Sonuçta Batı, özellikle de ABD 1911’de Suriye'nin ipini çekmiş, 15 Mart 2011 tarihinde iç savaş başlatılmıştı. Arap milliyetçiliğinin doğum yeri olan bu ülke, Batının istediği şekle dönüştürülecek, belki de parçalanacak ve BAAS rejimi son bulacaktı.

İşte bugünkü sonuç budur.

Ve bir başka yönüyle de Suriye’deki bu yeni oluşum ABD, İngiltere ve İsrail damgalı Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bir sonucu olmuştur.

***

İşte Suriye’de asıl sorun da şimdi başlar olmuştur.

Çünkü emperyalist müdahaleler sonucu etnik, dinsel ve toplumsal fay hatlarının harekete geçirildiği Suriye:

-Demokratik bir devlet mi olacaktır?

-Irak benzeri bir federasyon mu olacaktır?

-Ilımlı İslami bir cumhuriyet mi olacaktır?

-Ya da radikal bir İslami devlet mi olacaktır?

Ve de 13 yıldır süren iç savaşla parçalara bölünmüş Suriye coğrafyasında, toprak bütünlüğü sağlanabilecek midir?