Yanındaki vitrinde Eski Tunç Çağı yapıtları var. M.Ö. 3000-2000 yıllarına tarihlenmiş hançerler, baltalar gibi madeni silahlar; boyunluk, iğneler gibi süs eşyaları dinsel nitelikli boğa ve güneş kursları görülmekte. Ayrıca Alacahöyük seramik eserleri yer almakta.

Buradaki orta vitrinde, Alacahöyük kral mezarlarına örnek ‘L Mezarı’ canlandırılmış. Gördüğünüz gibi içinde iskeleti, dini sembollerden boğa ve geyik heykelcikleri, güneş kursları ve süs eşyaları ile ölü yemeği için kurban edilen ve mezar üzerine bırakılan boğa başları görülmektedir. Hatti dönemine ait ve M.Ö. 2300-2100 yıllarına tarihlenmiş. Mezarın üzerine konulan boğa kafası iskeletleri de kralın ölümünden sonra boğa kurban edildiğini gösteriyor.”

“Ne kadar büyük bir mezar Büyükbaba?” dedi Özgün.”

“Evet,” çocuklar,” dedi, Zafer Bey. “Mezar, normal bir mezarın dört beş katı büyüklüğünde… Krallar kendilerini tanrı olarak da gördüklerinden, mezarları da böyle abartılı büyüklükte yapılmış olmalı.

Burada da Alişar Seramiklerini görüyorsunuz. Eski Tunç Çağ’ına ait olup, 3000-2000 yıllarına tarihlenmiş.

Bu vitrinde, M.Ö. 1650-1450 yıllarına ait Eski Hitit dönemi buluntularına örnek seramik testiler ve kaplar görülüyor.

Bu da Asur Ticaret Kolonileri döneminden kalma bir toprak banyo kabı. M.Ö. 1800 yıllarına tarihli…

Burada da bire bir ölçeklendirilerek yapılmış Hattuşaş-Boğazköy’ün planını ve mimari kesitini görüyorsunuz.

Alacahöyük’te bulunmuş Eski Tunç Çağı’na ait, M.Ö. 3000-2000 yılarına tarihlenmiş fırça sapları, damga, mühür, testi, tırnak baskı ve bezeme maşrapalar bize, o dönemle ilgili bilgiler vermektedir.

Burada görülen Hitit dönemine ait 60-70 cm boyundaki bu kabartmalı vazo ise bizlere, Hititlerin sosyal yaşamlarına ait önemli ipuçları vermektedir. Çorum Müzesi’nde tek örnekmiş bu. İkinci bir örneği de Ankara da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeymiş.

Bu kılıç ve Güneş Tanrıçası, Alacahöyük’te bulunmuş. Tutalya dönemine ait olup, M.Ö. 1650-1200 yıllarına tarihlenmiş.

Yine bu bölmede Hitit İmparatorluk dönemine ait huni, çift saplı kap, testi ve mataralar var. M.Ö. 1450-1200 yıllarına ait.

Böylece birinci katın gezme, tanıma ve bilgilenme işi bitti çocuklar. Şimdi, ikinci kata çıkalım.”

“Çok teşekkür ediyoruz Büyükbabacığım,” dedi Cemre. “İyi ki getirdin bizi. Çorum topraklarında yaşamış uygarlıkların yapıtlarını görerek ne güzel bilgiler ediniyoruz.”

“Geçmiş uygarlıklar konusunda ufkumuz açılıyor Büyükbaba,” dedi Özgün.

Emre de:

“Gelmekle çok şey kazandık. Hakkın ödenmez Büyükbaba. Çok sağ olun,” dedi.

“Sizler de çok sağ olun çocuklar,” dedi. “Hadi yürüyün bakalım.”

Merdivenlerden ikinci kata çıktılar.

“Burada görevi Özgün’e devretmeden önce hemen söyleyeyim. Burada Hitit dönemine tarihlenen ‘Çivi Yazılı Tabletler’, Hitit dönemi yazısı ve araç gereçleri sergilenmektedir.” dedi Zafer Bey. “Hadi bakalım Özgün. Şimdi sen tanıt sıradaki bu yapıtları.”

Özgün heyecanlanmıştı:

“Benim Büyükbabam kadar güzel anlatmam mümkün değil. O açıdan Prenses’le Şehzade şimdiden bağışlasınlar beni,” dedi.

“Seni sınav yapmıyoruz ya yavrum. Gördüklerini, okuduklarını aktaracaksın bizlere. Hadi başla.”

Özgün ilk vitrinin önüne durup anlatmaya başladı:

“Burada gördüğünüz çivi yazılı tablet, toprak bağış belgeleri, mühürler yine Hitit döneminin. M.Ö.1650 ile 1200 yıllarına aitmiş.”

“Çok güzel gidiyor,” dedi Zafer Bey.

“Burada bulunan vitrinde tarihsel yapıtlar, Ortaköy Şapinuva’da bulunmuş. Okuyalım adlarını: İğneler, çivi yazılı tabletler, süs eşyaları, minyatür figürler… Bu katın son vitrininde ise Mezopotamya’daki uygarlıklardan Asur ve Babil’e ait damga ve silindir mühürleri; çocuk oyuncaklarından çıngıraklar ile tanrı başı heykelcikler bulunmaktadır.

(SÜRECEK)