Ders zili çaldı, bahçedeki çocukların koşuşturmaları başladı. Ancak Elif hala yanımda.

“Elifciğim ders zili çaldı” diye uyarıyorum Elif’i. Yanımdan ayrılmakla, ayrılmamak arasında ikircikli görünüyor. “Öğretmenin seni sınıfta göremeyince üzülür” diye tekrar uyarıyorum Elif’i.

“Elifciğim üç gün buradayız, sen şimdi dersine git, sonra yine gelirsin” diye gönderiyorum Elif’i.

Birden fırlıyor Elif, uçarcasına okulun girişine doğru koşuyor. Ve içeri girerken tekrar dönüp bana doğru bakıyor.

*

Bir gün sonraydı. Her iki elinde birer yaprak kağıt, okulun çıkış kapısından çıkıp koşan bir kız geliyor. Tanıdım, Elif bu. Yine beni hedef almış, koşuyor bana doğru. Yine masanın önündeki kalabalığı eli ile iteledi, yine nefes nefese. “Bak, ben yazdım” diye elindeki sayfaları uzattı. Aldım elindekileri. Yazısı güzel mi güzel. Bitişik yazı ile hepsi de. Özenle yazıldığı belli oluyor. Okuyorum sesli olarak. O ise benim okumamı bölüp “Ben yazdım öğretmenim” diyor. “Hikaye yazdım” diyor ısrarla. Dili güzel Elif’in, kendisi gibi. Sözcükleri hatasız yazmış. Gözlemlerindeki anlatımı güzel mi güzel. Benim gibi yaşlı bir insanın, bu trafik karmaşasında, karşıdan karşıya geçmek için, küçük bir çocuğun bu yaşlıya yardımını anlatıyor. Öyle betimlemiş ki, okuyunca, iyi gözlemlediği hissini veriyor. Yaşlıya yardım eden büyük bir ihtimalle kendisi. Ancak o, yardım eden çocuğa başka bir isim vermiş yine de. Ve sonunda, yardım gören yaşlının, yardımcı çocuğa teşekkürü var. Çocuğun başını okşayışını da önceden yazmayı unutmamış.

Metnin orta yerinde cümlenin birisi dikkatimi çekti. Cümle bitiminde noktadan sonra ikinci cümleye geçerken “Ve” ile başlayan cümle. Bu “Ve”yi öyle güzel kullanmış ki, yaşından beklenenin ötesinde. Bir sayfa dolusu anlatımı, üç-beş sayfalık bir öyküyü anlatıyor sanki. Öz mü öz…

İkinci kağıttaki bir masal. İyi yürekli küçük tavşanın öyküsü. O da çok güzel olmuş.

Beğendiğimi, çok güzel olduğunu söyledim küçük Elif’e. Bana yazılarını uzatırken bu övülmeyi bekliyordu çünkü. Gerçekten de güzel olmuştu anlatımları. Yaşının üstünde bir anlatımla, içtenlikle bir övgüye, yüreklendirmeye layıktı.

Elif’ten yazar olma konusunda söz aldım. Elif de bana söz verdi yazılarına devam edeceğine. Elif yazar olarak eserlerini yayımladığı zaman, ben de onun kitap imza gününe gidip kendisinden imzalı kitabını alacağıma söz verdim. Ne yazık ki gidemeyeceğimi, o günlere erişemeyeceğimi bile bile. İşin enteresan tarafı da bu işte. Elif kendi kitaplarını imzalayıp bana vermek için beni bekliyor şimdi. Düş müdür, gerçek midir bilemiyorum verilen söz. Ancak direneceğim gücüm yettiğince verilen sözü yerine getirmek için. Ve de “Elifceler”i sevindirmek için.

Üçüncüsü düzenlenen Ziya Gökalp İlköğretim Okulu Çocuk Kitapları Şenliği’nde Elif’i, Elif gibi Elifleri yüreklendirmişsem, kendimi Elif’in kitap imza gününe erişmiş sayacağım. Küçük yürekler bizlere o kadar ilgi gösterdiler ki, bizleri kendi yaşlarına indirdiler. Çocukluğumuzu yaşadık onların yanında. Yeniden başlayacağımız geldi okula.

Bizler kitapların arkadaşlığını anlattık onlara. Kitapların, okuyanları güzelleştirdiğini anlattık. Yaşamı sevdirdiğini, bilmediklerini öğrettiğini, güzel yurdumuzu ve dünya ülkelerini gezdirdiğini, güzelden-iyiden-doğrudan yana ne varsa onu yaptırdığını anlattık. Onların yüreklerine girerek, bu coşkuyu hem yaşadık, hem yaşattık. Daha önce aynı coşkuyu Toki Şehit Şükrü Özyol İlköğretim Okulu Müdürü Ayhan Geylani ve Ersoy Özkeskin yaşatmışlardı ziyadesiyle düzenledikleri örnek ve özverili bir etkinlikle. Şimdi de Ziya Gökalp İlköğretim Okulu’nun geleneksel hale getirdikleri Üçüncü Kitap Şenliğinde yaşıyoruz doyasıya. Okul Müdürü İlhami Sarmaşık önderliğinde Mustafa Erdoğan ve diğer emeği geçenleri Okul Aile Birliği güçlendirmiş. Bu idealde yürüyeceklerine ant içmiş gibi el ele, gönül gönüleler. Zira okul, aile ve çevre birliği ayrı düşünülemez eğitim-öğretim konusunda. İşte çocuk sevgisi bu olmalı; eğitim-öğretim sevgisi bu olmalı...

Örnek çalışmalarından dolayı hem Toki Şehit Şükrü Özyol İlköğretim Okulundan emeği geçenleri; hem Ziya Gökalp İlköğretim Okulundan emeği geçenleri kutluyorum. Düşüncelerine, gönüllerine, yüreklerine, emeklerine sağlık diyorum. Ve nice “Elifce”lere erişmelerini diliyorum.

17 Mayıs 2012