Ortadoğu ve tüm bölge büyük bir kaosa sürüklenirken ülkemizdeki siyasal kavga, görünüşte dincilik ve Atatürkçülük eksenine hapsedilmiş durumdadır.

Oysaki biz ne dersek diyelim, hangi gözle bakarsak bakalım kabul etmeliyiz ki, İslam bu toplumun inanç mayası, Atatürk ve Atatürkçülük ya da ideolojik ifadesiyle Kemalizm bu toplumun ideolojik mayasıdır.

Bu ikisini karşı karşıya getirerek yapılan bir kavga, laikliğin korunmasında da demokrasinin yerleşmesinde de birincil derecede engel olmuş ve de olmaktadır.

Özellikle de bu ikisini bir siyasi sığınak olarak kullanmak ise ne İslamcılık ne de Atatürkçülük olmuştur.

İslam Mevlana’nın, Hacı Bektaşi Veli’nin, Yunus’un sözleriyle bu toplumun dokusuna işlenmiştir.

Atatürkçülük ise Kurtuluş Savaşı’nda, anti emperyal ve bağımsızlık olarak yükselen ve de 68 kuşağının dokusunda yeniden dirilen bir ruh olmuştur.

***

İşte bunun için diyoruz ki:

-Laikliğe itiraz etmek, Cumhuriyete itiraz etmek dindarlık değildir.

-Bu toplumun modern yaşamasına itiraz etmek dindarlık değildir.

Elbette burada dindar dediğimiz kesim, dinden beslenen din bezirgânları değil, samimi inançlı mütedeyyin kesimdir.

-İmam nikâhı ile küçük çocukların evlendirilmesine, yani çocuk gelinlere dini alet etmek dindarlık ve İslam değildir.

-İslami bir Vakıf Başkanı’nın Evlilik için bir yaş söz konusu değildir. 10 yaşındaki, 7 yaşındaki, 6 yaşındaki çocukların nikâh yapmasına bir engel yoktur sözü dindarlık ve İslam değildir.

-Ve bir İlahiyat Profesörü’nün Yolsuzluk, hırsızlık değildir sözü, dindarlık ya da İslamcılık değildir.

Ve de tüm bu olgular, İslam’a hizmet etmek de değildir.

***

Ve yine diyoruz ki:

-Yalnız resimlere, yalnız Atatürk köşelerine, yalnız rozetlere hapsolmak Atatürkçülük değildir.

-68 kuşağının dediği gibi, gardırop Atatürkçülüğü Atatürkçülük değildir.

-Onun sözlerini 1938’de dondurmak, günümüzün sorunlarını çözemeyen, okuyamayan bir ideolojik kalıba hapsetmek Atatürkçülük değildir.

-Ve de bu toplumdan uzaklaşarak, bu toplumla adeta bir doku uyuşmazlığı yaşar gibi görünmek de Atatürkçülük değildir.

***

İşte bu nedenlerle, inancın Allah ile kul arasında olduğunu anlamayan zihniyetle, bayrak sallamakla Atatürkçü olunacağını sanan zihniyetin kavgasında öyle olundu ki:

-Darbeler Atatürk adına yapıldı.

-Muhtıralar Atatürk adına verildi.

-12 Eylül darbesiyle toplum Atatürk adına susturuldu. -24 Ocak kararlarıyla ülke ekonomisi ve siyaseti, Batı’ya Atatürk adına teslim edildi.

Diyebiliriz ki, Atatürk’e en büyük hakaret böyle yapıldı.

Ve de:

-Menemen’de Kubilay’ın din adına katledilmesiyle

-Sivas katliamında halkın din adına kışkırtılmasıyla

-Çorum katliamında halkın din adına tahrik edilmesiyle...

Yine diyebiliriz ki, işte İslam’a en büyük hakaret böyle yapıldı.

***

Ve sonuç olarak diyoruz ki:

-Atatürk’ü, popülist bir kalkan olarak kullanmayan...

-Dini, din bezirgânlığı ve siyasi bezirgânlık olarak kullanmayan...

-Ve bu ülkeyi dincilik ve Atatürkçülük kavgasının içinde boğmayan...

Yani bu ülkenin, ufkunu ve önünü açabilecek siyasi kimliklere ve siyasetlere ihtiyacı vardır.

Peki, olur mu?

Elbette olur ve de olabilir. Yeter ki toplum, siyasi kimliklerin kulu olmaktan kurtulabilsin...