Eski bir alışkanlıktır benimkisi. Yürüme alışkanlığı. Pasoma bile bilet parası bulamadığım zamanlardan kalan alışkanlık.

Şimdilerde bir emekli maaşım var, onu da akaryakıt parası olarak benzinciye hibe etmek istemiyorum. Gerçi, onların bu ekonomik darboğazda ne durumda olduklarını da bilmiyorum. Bizim bilmediğimiz sıkıntıları vardır mutlaka. Yirmi yılın getirdiği bu pahalılıktan onların da etkilenmemesi olası mı?

Durak öyle kalabalık ki gideceği yere bir an önce yetişmek isteyen insanların oluşturduğu sıra bir blok öteye taşmış. İşe, okula, hastane randevusuna yetişmek isteyenlerde tedirgin bekleyiş…  Ne kadar uzun olursa olsun ilk gelen toplutaşım aracına binmek zorundayım. Çok gecikmeden geldi. Genci, yaşlısı, çocuğunun elini tutan kadını, erkeği önündeki kişi biner binmez adımını atıp bir basamak da olsa aracın içinde olmanın güvenini taşıyor. “Oh, binebildim bu kalabalıkta, bir an önce hareket etse bari!” Sıra sıra bekleşenlerin yarısından fazlası binebildi, önümde birkaç kişi kaldı. Merakla binebilecek miyim diye bekliyorum.

İlk konuşan sürücü oldu: Haydi bayanlar, beyler birer adım atalım. (Bu kor zamanlarda pek beklenmeyen bir saygılı davranışla, centilmenlikle. Doğrusu, çok takdir ettim sürücüyü.)

Bunun üzerine bir hareketlenme oldu, yarımşar adım da olsa bir ilerleme sağlandı. Basamaklardan içeri üç kişi daha girdi, sıra bende, yarımşar adım daha atsa insanlar binebileceğim.

Sürücü yineledi sesini: Birer adım arkadaşlar.

Adımımı attım, kapı biraz zorlanarak kapandı. Önümdeki beyefendi ile kapı arasında sıkıştım. Araç tıka basa dolu, kimse kıpırdayamıyor, benim astımım depreşti, nefesim daralmaya başladı, kesik kesik soluyorum. Birazdan terlemeye başlayacağım, sesim de çıkmayacak. Önümdeki beyefendinin yanında sıkışmış olan kadın da benzer şikayetler yaşıyor anladığım kadarıyla, onun da sesi çıkmıyor.

Aracın orta sahanlığının tam ortasında, otuz yaşlarında, iri yarı bir kişi olduğu yere çakılmış gibi duruyor, geçişi tıkamış, kim ne dese duymazdan geliyor.

Hemen herkeste bir rahatlama isteği doğuyor... Sağlı sollu koltukların arasında balık istifi ayakta  duranlardan birinden bir ses yükseldi: Hey “çam yarması” bir adım atsana!

İri yarı yolcu arkasına dönmeden, istese de dönemezdi, başını mümkün olduğu kadar çevirerek bağırdı: Müsvedde…

Hemen karşılık geldi: Yürü be saygısız, terbiyesiz…

Bir başkası: Yürüsene kardeşim, sahanlığı kiraladın mı?

Sahanlıktaki: Be gafil…

Ona yakın konuşan yolcu: Ne diyon lan…

Sahanlıktaki ilerlemeyen: Be adi, ne bağırıp duruyon?

Sıkışıp bir çıkış arayanlardan bir başkası: Yürü be kardeşim, olay çıkarma.

Sahanlıktaki: Be çürük…

Bir başkası: İlerle be mankafa…

Sahanlıktaki: Ahlaksız…

Canı burnuna gelmiş yaşlıca bir kadın bütün nezaketiyle: Beyefendi azıcık ilerler misiniz?

Sahanlıktaki: Be sürtük… diye başlamaya kalmadı yanındaki kadınlardan biri avaz avaz bağırarak ve kem söz sahibini iterek “Sen kime hakaret ediyorsun terbiyesiz!” diye çıkışınca kıyamet koptu. Sahanlıktakilerin her biri yolu tıkayıp ilerlemeyen yarmaya her bir taraftan bağırmaya ve itip kakmaya başladı: Tıkadın geçişi, ilerle, durma öyle olduğun yerde mağara adamı, düşüncesiz…

Sürücü baktı ki olacak gibi değil, tartaklama büyüyecek, aracı durdurdu, kapıları açtı: Herkes insin, bir sonrakini beklesin!

İnsanlar gereksiz kavgaya son vermek üzere otobüsün ön kısmını boşaltmaya başladı. Orta sahanlık boşaldı, benim önünde durduğum kapıdan birkaç kişi indik, araç rahatladı. Sürücü oflayıp puflayarak koltuğuna geçti. Araç hareket etti, uzaklaştı.

Meclisteki partililerden, sözcülerden veya vekillerinden mi, televizyonda gördükleri meclis oturumlarındaki kavgalardan mı yoksa düzeysiz konuşan sunuculardan mı öğrenmişti yurttaş bu hakaret içeren sözcükleri? Yoksa eğitimin düzeyi bu kadar mı düşmüştü de insanlarımız birbirini kırmayacak, değer verecek, saygı gösterecek sözcük bulamıyordu? Yoksa bizi yönetmeye soyunanların dili sokağa mı yansımıştı? Çıkaramadım.

Yeni bir aracı, yeni bir ferahlık getirecek, ortamın yükünü hafifletecek aracı bekliyoruz. Getirir umuduyla… Gelirse,  diyorum. Gelecek diyorum, bekliyorum.

16 Nisan 2023