Bugün onun 79'uncu ölüm yıldönümü...

Elbette yine alışık törenler yapılacak! Yine övgüler dizilecek! Yine paylaşılmaz olacak bugün!

Yine büyük adamlar büyük sözler söyleyecek! Yine eksikliğini daha çok duyuyoruz Atam denilecek! Ve de yine ağıtlar yakılacak!

-Peki, Atatürk'e ağıt mı yakmalı?

-"Sen kalk da ben yatam mı" denmeli?

-Anıtkabir'i ağlama duvarına mı çevirmeli?

Yoksa...

-Gardırop Atatürkçülerinin sığınağı olmayan...

-İşbirlikçi burjuvazinin egemenlik aracı ve şemsiyesi olmayan...

-Etnik ve inanç sorunlarını çözebilen, bölgedeki ve dünyadaki gelişmeleri okuyabilen...

Ve Atatürk'ü, tören Atatürkçülerinin elinden kurtaran asıl kimliğine mi dönüştürmeli?

İşte bu nedenlerle, asıl kimliği nedir bir bakalım dedik. Ve de o ne demişti biz ne yaptık bir görelim dedik.

* * *

Evet, o ne demişti ve de biz ne yapmıştık?

-O, "az zamanda çok iş yaptık" demişti. Biz çok zamanda az iş yaptık.

-O, "İstikbal göklerdedir" demişti ve 1925'te THK'nu kurmuştu.

Biz THK'nu kurban derisi toplama merkezi yaptık, uçak fabrikamızı 1950 yılında kapattık.

-O, "Yurtta barış" demişti. Biz "yurtta savaş" yaptık.

-O, "Dünyada barış" demişti. Biz savaşa yandaş olduk.

Irak'ın işgalinde, ABD'nin yanında yer aldık; Afganistan'ın işgalinde, başında ABD'nin bulunduğu koalisyonda bulunduk.

Libya'nın tahribatında Batılı emeryalistlerle, Suriye'nin parçalanmasında ABD'yle birlikte olduk.

Ve de öyle ki;

1952'de Amerikan çıkarları için Kore'de savaştık, 1000'e yakın şehit verdik.

1956'da Mısır lideri Nasır'ın Süveyş Kanalı'nı millileştirmesiyle çıkan çatışmada İngilizlerin, Fransızların safında yer aldık.

132 yıllık Fransız sömürgeciliğine karşı 1,5 milyon Cezayirlinin kanıyla kazanılan Cezayir'in bağımsızlığının, 1962'de BM'de oylanmasında Fransa lehine oy kullandık.

* * *

Ve de devamla...

O, "Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz..." demişti.

Ama bugün, cemaatlerin iktidar kavgası verdiği bir ülke olduk.

-O, "Fikri hür, vicdanı hür nesiller" demişti. Biz fikri bağlı, vicdanı bağlı nesiller yetiştirdik.

-O, "Ben, manevi miras olarak hiçbir doğma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır" demişti.

Biz onu tabulaştırarak bir sığınak yaptık; günümüze tercüman olan siyasal öngörüsünü okuyamaz olduk.

-O, "Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur" demişti.

Biz günümüz toplumundaki sosyal ve politik değişimleri bile okuyamaz olduk.

* * *

O, "Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir; benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu yeterlidir" demişti.

Biz heykeliyle, resmiyle ve rozetiyle yetindik.

-O, "Türk, öğün, çalış, güven" demişti. Biz çalışmadan övündük.

-O, "Tam bağımsızlık" demişti. Biz tam bağımsızlık diyen gençleri astık.

-O, "Tam bağımsızlık, elbette siyasi, mali, iktisadi, askeri, adli, kültürel, her alanda tam bağımsızlık demektir" demişti.

Biz ülkeyi Amerikan ve NATO üsleriyle doldurduk; siyaseti ABD'nin, ekonomiyi İMF'nin, orduyu NATO'nun emrine verdik.

-O, "Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı egemen olacaktır" demişti.

Biz emperyalizmin bölgedeki taşeronluğuna soyunarak, sömürgeciliğe hizmet ettik.

* * *

İşte bugün; onun söylediklerine karşı bizim yaptıklarımızı tersine çevirebilirsek, 10 Kasım törenleri o zaman amacına ulaşmış olacaktır.

Ve de her 10 Kasım, bir ağıt yakma günü; Anıtkabir, bir ağlama duvarı olmaktan kurtarılmış olacaktır.