Göründüğümüz gibi olmayı veya olduğumuz gibi görünmeyi, sevmeyen, yadsıyan bir toplumuz.

İnsanlarımızın, toplumdan gizlediği bir gerçek; bir de topluma karşı ‘öyle imiş gibi’ gösterdiği, sahte yüzü var.

Yani?...

Yani insanlarımızın, içi başka, dışı başka... Özü başka, sözü başka...

Yani?...

Yani, ‘insana güven esastır’ görüşünün hayata geçirilmesinin, hiçbir zaman ve de hiçbir şekilde mümkün olmayacağı, olamayacağı, ortalama eğitim düzeyi sıfıra yakın, çarpık ilişkilerin içinden çıkılamaz hale geldiği bir ülkede yaşıyoruz...

Bu toplumda yaşayan pek çok insanın en az bir, pek çoğunun da birden fazla maskı var...

İnsanlar maskları ve maskeleri olmadan, toplum içine çık(a)mıyor... O günün, o anın koşulları neyi gerektiriyorsa, kişisel beklentileri ne yönde ise, yüksek çıkarları nasıl bir tavır sergilemelerini gerektiriyorsa; o masklarını takıp, öyle çıkıyorlar toplum içine...

Bin bir surat gibi, birini çıkarıp diğerini, ötekini çıkarıp berikini takıyorlar...

Melek pozlarına bürünüyorlar, dürüstlük havarisi kesiliyorlar, yurtsever kisvesine bürünüyorlar, sevecen ve insancıl tavırlar takınıyorlar...

Bürokratlara sırnaşıyorlar, kredi kurumlarına yamanıyorlar, sivil toplum kuruluşlarını kullanıyorlar...

Allem ediyor, kallem ediyorlar; sonunda mutlaka iğrenç emellerine ulaşıyorlar...

Bu arada tüm bu dolapları çevirirken; iyi niyetini suiistimal ettikleri, deyim yerindeyse kullandıkları insan veya insanlar (ve de bu insanların aileleri); mağdur oluyormuş, perişan oluyormuş, eziliyormuş, üzülüyormuş... umurlarında bile olmuyor.

Varsa yoksa kendi iğrenç emelleri, kendi iğrenç çıkarları...

İşin bir başka ilginç yanı da bu iğrenç yaratıklar, zaman içinde rol yapa yapa, sanal kişilik ve görüntülerine, (başka zavallılar gibi) kendileri de inanır oluyor.

O nedenledir ki; bu toplumun hırsızları, hortumcuları, ahlaksızları ve de bilumum zübükleri; kendisini dürüst, erdemli ve namuslu sanır oluyor...

O nedenledir ki; bu toplumun zır cahilleri ve de dangıl dangıl dangalakları; kültürlü geçinir oluyor...

O nedenledir ki; bu toplumun uyuz itleri, kendini aslan sanıp, havlamayla karışık, kükreme taklidi sesler çıkarıyor...

Örnek mi?...

??!!...

Örnek çok... Örnek çok da isim ya da isimler vermeme gerek yok!...

Mutlak sizler de karşılaşmışsınızdır o kişi ya da kişilerle...

O kişi ya da kişiler; sizi ya da bir yakınınızı da elleyip, yoklamışlardır mutlaka...

Düşünün bulursunuz...

* * *

neden sık sık gündeme getiriyorum?... Neden sıkça anlatıyorum?!....

Çevremiz gibi insanlarımız da korkunç bir hızla, kirleniyor.

Toplumun tüm katmanlarına; samimiyetsizlik, riyakarlık, yalakalık, sahtekarlık, hinlik egemen oldu. İnsanlar, başkasının cebindeki parayla, iş yapmayı sanat haline getirdi...

Bu insan müsveddelerinin; değme aktörlere, değme aktrislere taş çıkartacak düzeyde rol kestiği ortamda; kimin düzgün, kimin yamuk olduğunu anlamak, giderek imkânsız hale geldi...

Devr-i Saadet Dönemi’nden çok kötü etkilenip, yozlaşan ve ‘tüketim bağımlısı’ haline gelen bu insanların gözü, kendi çıkarından başka hiçbir şeyi görmez oldu... Her an, her ortamda, her türlü melaneti yapabilecek kadar sapıttılar...

O nedenle, aman gözüm dikkat edin...

Bankalara milyarlarca borç takıp, ortaklarını ve üçüncü şahısları dolandırıp, hâlâ utanmadan, sıkılmadan insan içinde dolaşanlara, kendi borçlarını hiç günahı ve vebali olmayanlara ödeterek, kul hakkını ve yetim hakkını yiyenlere dikkatli yaklaşın...

Ben yaşamım boyunca, insanlara hep güvendim ve bunun bedelini de yaşamım boyunca hem de defalarca, çok ağır ödedim...

Aman sizler de benim gibi safdillik yapıp, tongaya düşmeyin...

Duygularınızla değil, aklınızla hareket edin...

Aman gözüm, aman dikkat!...