-Gazneli Mahmut, büyük Türk hakanı veziri Ayaz ise onun hizmetkarı ve sadık dostu. Ayazı çekemeyen diğer vezirler hasetlerinden Ayaz’ı küçümsediler ve Gazneli Mahmut’a “bunda ne meziyet görüyorsunuz ki itibar ediyorsunuz” diyorlar. Ulu hakan, bunu ispat için bir deveye altın yüklüyor. Dar bir boğazda deveyi yere yıktırıyor. Kendisi de vezirleri ile oradan geçiyor. Yere yıkılan devenin yükü altınlar yere saçılıyor. Gazneli Mahmut, vezirlerine koşun yağma var, diyor. Bütün vezirler altına hücum ediyorlar. Altınları kapışıyorlar. Fakat Ayaz, padişahın yanından ayrılmıyor. Kılıcını çekip padişahı gözetiyor. Vezirler altınlarla hakanın huzuruna gelince, Ayaz’a, “herkes altına hücum etti. Sen niye almadın” deyince, “padişahım, bir tuzak olabilir. Seni yalnız bırakamazdım” deyince, diğer vezirler özür dilediler ve Ayaz’ı tebrik ettiler. Gazneli Mahmut “işte buna sadakat derler. Her kişide değil, er kişide bulunur. Şimdi anladınız mı Ayaz’ın farkını” deyiverir.

-Ateşböceğine sormuşlar. Neden geceleri par par parlıyorsun da gündüzleri kaçıp saklanıyorsun? Böcek cevap vermi; Ben hep aynı yerdeyim. Fakat güneşin ışığı yanında benim ziyam yok oluyor. Irmaklar denizleri su ile doldurur. Fakat denizin yanında gölün sözü edilmez.

-Aşk olmayınca meşk olmaz derler. Hanendeye (saz heyeti) ne hacet eğer sende aşk varsa yürüyen hayvanların ayak sesleri sana saz olur.

-Köpeğin kabiliyeti, adeti ısırmaktan. İnsanın köpeği ısırması (muhaldir) akla aykırıdır. (Yunus: Sövene dilsiz gerek, dövene elsiz gerek) diyor.

-Ayıp arayan söz, hüneri görmez. Çünkü o göz hasetle bakar. Hasetle bakan göz sahibini yakar, muhatabını yıkar.

-Lokman Hekim’e sormuşlar, “Edebi kimden öğrendin”, “Edepsizlerden” diye cevap vermiş.

-Güller açılmak için güneşi bekler.

-Meyveli dalların başı hep aşağı eğiktir. Onu aşağı eğen meyveleridir. Meyvesiz ağaçlar ise dimdik başlıdırlar. Kibir ve tevazu insan için böyledir. Daneli başakların başları hep aşağıdır. İçi kavuz, boş olanlar ise hep dik dururlar. Yüce insanların dolu insanların başları hep eğiktir.

-Zenci hamamda yıkanmakla ak olmaz.

-Taşta tohum bitmez. İlla da kabiliyet esastır.

-Kuşun aklı tutulunca, tuzaktaki daneyi görür de koskoca tuzağı görmez.

-Kaza gelirken gören göz kördür. Ecel de böyledir. Geiyorum, geliyorum der, insanoğlu sadece bakar. Eli kolu bağlanır. Çünkü çaresizdir.

-Elbise bedendeki ayıpları örttüğü gibi, meziyetleri de örter. Elbisenin içinde kim bilir bazen alim bazısı da zalimdir.

-Ben kendi sirkemi yerim. Helvacının cevri cefasını çekmem. Neticede midede bal da yal da bir olur.

-Midene esir olma. Çekirgenin bütün vücudu karnıdır, midedir. Ufak bir karınca onu bacağından çeker götürür. Mukavemet direnç edemez.

-Az bir bal yiyeceğim diye arının iğnesine katlanma.

-Dişi yaratan Allah ona rızkını da verir. Ara ve bul.

-İhtiras, hırs ve tamah bela ve musibetlerin kaynağıdır. Çocuklarda hırs olmadığı için inci ile toprağı aynı sanır. Ama eline şekeri verirsen elindeki elması alırsın.

-Sel yatağından ev alma sel için, 70’inden sonra kız alma el için.

-Akan su yosun tutmaz. Duran su hem kokar hem de yosun tutar.

-Dilini gereksiz kullanma. Ahirette dilsizlere dilden sorgu yoktur. Verilmeyen nimetten sorgu olmaz.

-Sert söz duvara çarpıp geri dönen kurşun gibidir. Cevabına dayanamayacağın sözü söyleme. Kaybettiğin birçok şeyi yeniden geri getirebilirsin amma ağızdan çıkan sert söz yaydan çıkan ok gibidir. Dönüşü olmaz. Ya yapar veya yıkar. Unutma bülbülü kafese hapseden sesidir.

-Kimsenin kötülüğünü yüzüne vurma. O kimse hakikaten kötü ise onu kendine düşman etmiş, değilse sen kötü bir iş yapmış olursun. Sen sükut et, arayan belasını isteyen mevlasını zaten bulacaktır. Sen aracı olma.

(SÜRECEK)