Afsad
üyelerinin çekim yapması için çam bardak yapmaya başladı. Bir taraftan da çam
bardağın yararlarını anlattı. Çocukluğumu anımsadım. Eşeğin sırtında çam bardaklarla harman
yerine, bağa bostana su taşımıştık. Bu güne kadar unutamadığım bir deyim var:
“Eski çamlar bardak oldu.”
Çam bardağın
suyu bir başkadır. Binlerce yıl kullanılmış. Çam ağacının içindeki reçine
kokusu suya yansır. Bardağın içindeki su yavaş yavaş sızar. Sonuçta bardağın
içinde su doğal yollarla soğumaya başlar. O suyun tadını hiçbir plastik,
damacana veremez. Bir başka ayrıntı daha var: Çam sakızının mideye yararlı
olduğu söylenir. Ahmet ustanın
anlattıklarına göre çırayı bir süre suyun içinde bekletip o suyu içip bazı mide
rahatsızlıklarından kurtulanlar varmış.
Kırk elli
yıl öncesinde birçok şehirde evlerin şebeke suyu yoktu. İnsanlar evlerine suyu
çeşmelerden taşır. Uzun yola çıkanlar yanlarında testiyle ya da çam bardaklarla
su taşırlar. Genellikle köylerde yaşayanlar, yazın bunaltıcı sıcağında tarlada
çalışmaya giderken çam bardaklarla su taşımak zorundadır. Çam bardaklar, kilden
yapılma testilere göre daha kullanışlıdır. Eşeğin sırtında daha kolay
taşınması, kırılmaya karşı dayanıklı olması testilere göre üstünlük sağlar.
Teknolojideki
gelişmeleri çam bardakların yapımını kolaylaştırmış. Eski yöntemleri kullanarak
bir günde bir bardak yapılabiliyormuş.
Ustamız
sadece ahşap işlemeyi kendi çabasıyla öğrenmemiş. Müziğe duyduğu tutku
meyvesini vermiş. Bize bir konser verdi. Ne yazık ki birçok öğretmen
arkadaşımız kitap okumazken bir şeyler okumayı alışkanlık haline getirmiş. On
yıldır Bütün Dünya adlı aylık dergiyi düzenli olarak alıp okumuş. Çöpe atmak
yerine biriktirmeyi tercih etmiş.
Hani derler
ya, on parmağında on marifet!
Dükkanında
dişbudak ağacından yapılma bastonlar var. Aslına bakarsan ahşap ürünleri para
kazanmak için üretmiyor. Satışının olmadığını bildiği halde bu meslekler
ölmesin diye ahşap ürünleri satın alıyor. Satın aldığı yirmi tane ahşap kuş
kafeslerini satamamış. Toplumun değişen değer yargıları ahşaptan yapılma
ürünleri gözden düşürmüş. Bizlerin büyüdüğü tahta beşikler “ölü fiyatına” alıcı
bulamıyor. Plastikten (belki de çöpe
atılmış plastiklerden) yapılma çocuk karyolası binbeşyüz liradan yok satıyor.
Üstelik peşin fiyatına taksitle!
Tahta beşik,
aynalı beşik, tokmaklı araba (tak taklı kağnı), anadut,tırmık,hasır
sandalye,keklik kafesi, dıbırga, sele, sepet,oklava, kazma sapı, kürek sapı,
baston…
Ne işe
yaradıklarını sormaya gerek yok! Kaç kişi bu ahşap ürünlerin adını duydu?
Ürünler
ustalık isteyen, el emeği ürünler. Alıcısı yok;
Çin malı değil. Bir süre sonra
müzelerde göreceğiz. Duyduğum kadarıyla şehzade oyuncakları adı altında yıllar
öncesinde kullanılan tahta oyuncakların yeniden üretimi için çalışmalar
yapılıyormuş. Ustamın anlattıklarına göre Hitit Üniversitesi Endüstri
Mühendisliği bölüm başkanı Prof. Sayın Seçil Şatır, İskilip’e gelip ayakkabı
tasarımı yapıyormuş.
Son sözü
yine büyüklerimize bırakalım: “Çıkmadık candan ümit kesilmez!”