Hem bilim insanlarımızın, nitelik ve nicelik olarak yetersizliğinden yakınıyor, hem nitelikli olup da azınlıkta kalan bilim insanlarımıza gereken desteği vermiyoruz.

Hem bilim insanlarımızın, yeterli bilimsel çalışma yapmadığından yakınıyor; hem doğru ve sağlıklı bilimsel çalışmalar yapan bilim insanlarımızın bilimsel çalışmalarından rahatsız oluyoruz.

Hem ülkemizin üniter yapısını bozan, bozmaya çalışan odaklardan rahatsız oluyor, hem onlara çanak tutuyor, arka çıkıyoruz.

Hem geçmişimizi bilmiyor, atalarımızı tanımıyoruz; hem doğru ve sağlıklı araştırma ürünü bilgilerle karşımıza çıkanlara cephe alıyoruz.

Sözün özü hem keliz hem de fodul…

* * *

24, 25 ve 26. Dönem Kayseri Milletvekili ve 1993 – 2002 yılları arası TTK (Türk Tarih Kurumu) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’na ve onun sağlıklı araştırmalarına ilişkin verdiği bilgilere yaklaşımımız da böyle.

Yusuf Halaçoğlu, Kayseri’de, 26 Eylül 2007 tarihinde yapılan “Türk Tarihi ve Kültüründe Avşarlar” konulu çalıştayda; diğer Türk Cumhuriyetlerinden gelen Avşarların da huzurunda, 12 yıldır üzerinde çalıştığı ülkemizin etnik yapısı ilgili bilgilere yer verdi; kızılca kıyamet koptu.

Halaçoğlu Hoca bu çalıştayda, (kelimesi kelimesine böyle olmasa da) şöyle demiş idi;

“Avşarlar Kürt değil, Türk boyudur. Ama bu ülkede birileri, Avşarları ve bazı diğer Türk boylarını Kürt göstermek için büyük bir çaba harcıyor.

Bugün Kürt olarak bilinen pek çok insanımız Türkmen kökenlidir...

Osmanlı’nın Türklere baskısı sonucu, Kürt kimliğine bürünen pek çok Türk Boyundan sadece biridir Avşarlar.”

* * *

Halaçoğlu Hoca, şimdi söyleyeceklerimi (yazacaklarımı) o çalıştayda söylememişti ama keşke bunları da dillendirip, söyleseydi.

Örneğin deseydi ki;

“Baykal Gölü yakınındaki Yenisey ve Elegeş Yazıtlarını. O yazıtlarda; Kürtlerin, Orta Asya’da yaşamış bir Türk boyu olduğunu, açık seçik yazar.

Gidin okuyun.

Kürtler de bir Türk boyudur.

Kürt kardeşlerimizin bugün konuştuğu Kürtçe; Türkçenin Göktürk şivesinin, Farsça ve Arapçanın etkisiyle bozulmuş biçimidir.

“Anadilimiz de anadilimiz...” diye tutturulan Kürtçe’nin (ki tamamının 8378 sözcükten oluştuğu söylenir) yüzde 37’si öz be öz Türkçe olmak üzere; yüzde 91,7 sinin de Türkçe, Farsça ve Arapçadan oluştuğu saptanmıştır.”

… …

Evet ... Halaçoğlu Hoca, o çalıştayda keşke bunları da dillendirseydi.

Ve yine örneğin deseydi ki;

“Bunlar tarihi gerçekler... Bunları ben söylemiyorum. Bunları tarih söylüyor.

Kazıbilim (arkeoloji) söylüyor.

Yazıtlar, buluntular söylüyor.

Birileri, bugüne dek bu gerçekleri insanlarımıza açıklamamızı, sürekli engelledi.

Engellemeye de devam ediyor. Ama gerçek olan da bu.

Bunları dillendirmekte, yazmakta ve yaymakta çok geç kaldık. Geç kaldıkça da ötekileştik; ötekileştikçe de bölündük, parçalandık...

Birbirimize karşı koşullandık.

Birbirimizi farklı ulusların, farklı dünyaların insanları olarak algılar olduk.

Yapay uluslar, yapay atalar yaratmanın, anlamı da yok, mantığı da yok.

Hepimiz Turan ırkındanız. Türk’üz.

Evet kabul ediyorum, bu saatten sonra öğrenilmiş gerçekler, insan ruhunda derin yaralar açıyor.

İnsanlar bu gerçekleri kolay kolay kabullenemiyor.

Ama lütfen biraz gayret, lütfen biraz anlayış, lütfen biraz hoşgörü, lütfen biraz daha akılsal tavır.

Sonrası kendiliğinden gelecektir...”

Keşke... keşke bunları da dillendirseydi.

* * *

Azılı Kürtçü Mehdi Zana, “...Bizim atalarımız Sümerlerdir” diyor.

Araştırmadığım için bilemiyorum.

Doğrudur.

Kürtlerin ataları Sümerler olabilir.

Ama Sümerler de Türk’tür be kardeşim. Eğer “bizim atalarımız Sümerlerdir” diyorsanız, o zaman bu ayrılık gayrılık niye?

Ben Türk’ün Oğuz boyundanım; sen Türk’ün Kürt boyundan, o da Türk’ün Türkmen boyundan.

Biz aynı etten, aynı kemikten, aynı kandan, aynı döldeniz.

Nedir bölüşemediğimiz?

* * *

28 Mart 2023 tarihinde yayımlanan “Tarihe de tarihçiye de saygımız yok” adlı yazıma, yurtiçinden ve yurtdışından destek iletileri alıyorum.

Bu iletilerin birinde Melek Tanöğüten adlı okurum şöyle diyor.

“... Tarihe de tarihçilere de ve de bilimin her bir türüne de saygımız ve inancımız yok.

Tespitiniz çok doğru Sayın Haboğlu, Halaçoğlu gibi bilim insanları kolay yetişmiyor. (...)

Tarihimizi araştırmakta da bulduğumuz bulguları ve verileri, halkımıza açıklamakta da çok ama çok geç kaldık.

Madem Kürtler bir Türk boyuydu; bunu bugüne kadar neden ders konusu yapmadık da ayrılıkçı bir Kürt kuşağının yetişmesine izin verdik. Koşullanmış halk yığınları yarattık.

Yunanlılar, öz be öz Anadolu halkı olan, daha açık bir söylemle Yunan ya da Helen olmayan Rumlara; “siz Yunan’sınız diye diye beyinlerin yıkayıp, Rumları, Yunan yaptı.

Oysa biz, bir Türk boyu olan Kürtleri; Türkmenler gibi, Tatarlar gibi, Azeriler gibi bağrımıza basma yerine, onları öteleyip, dışladık

Sonuç da böyle oldu.” diyor ve ekliyor, “Bunlar geç kalmış araştırmalar ve geç kalmış yazılar. Bu yazılara devam edin lütfen...”

* * *

Bir diğer okurum Mert Demirbüken de iletisinde; “Türkiye mozaiktir diyenler, Türk kimliğine karşı çıkanlar; iş, etnik kökenleri araştırma konusuna gelince anında tepki gösteriyor. Bu araştırmaların yapılmasından ve Kürtlerin başka bir ırktan olduğu tezinin çürütülmesinden, rahatsız oluyorlar. Neden?

Ya da Kürtlerin bir Türk boyu olduğu kanıtlanmasına rağmen, bu teze hiçbir karşı tez getirmeden inatla buna karşı duran, kraldan fazla kralcı bir kesim var.

Neden? (...)

Orhan Pamuk, “Türkler, Ermeni ve Kürt soykırımı yapmıştır” diye zırvaladığı zaman, Pamuk Efendiyi, “ifade özgürlüğü” adına savunanlar; Halaçoğlu’na aynı hoşgörüyü göstermiyor. Neden?” diyor. O da ardından ekliyor. “Yazın bunları lütfen...”

* * *

Elbette yazarız, elbette anlatırız.

Ama yetmiyor ki...

Yerel bir gazetede, amatör bir köşe yazarının köşe yazıları.

Kim ipler?

Kim ipliyor ki?

Bu görüşleri, bu toplumun inandığı ve değer verdiği bilim insanlarının çıkıp, televizyonlarda anlatması lazım.

Bu görüşün bir devlet politikası, hükümet politikası olması lazım.

Ama Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor; “Kürt gerçeğini kabul ediyoruz...” diyor.

Nedir Kürt gerçeği?

!!??..

Onu Cumhurbaşkanı da bilmiyor, bakanları da bilmiyor ve hatta Kürt önderleri ve Kürt milliyetçileri de bilmiyor.

Hatta ve hatta muhalefet de bilmiyor.

Ama herkes konuşuyor.