Gurbetin ne olduğunu, gurbette yaşayan bilir.

Doğduğu topraklardan gelen bir güzellik, bir ses, bir tını, onulmaz haz ve gurur verir gurbetçiye.

Bununla da yetinmez gurbetçi; ister ki, kendisine onulmaz haz ve gurur veren, toprağından çıkan o güzellikler, ülkenin diğer insanlarının da beğenisi ve takdirini alsın.

Üççeyrek asrı devirdim.

65 yıldır da gurbet ellerde yaşıyorum.

Bu süre içinde hiç unutmadım toprağımı…

Hiç unutmadım şimdi yerinde bile olmayan doğduğum evi, sokağımı, sokağımdaki komşularımı…

Hiç unutmadım, ilkokul üçüncü sınıfa kadar okuduğum (şimdi yerinde olmayan) İnkılâp İlkokulumu, Asım Öğretmenimi, pek çoğunun yüzlerini bile anımsamadığım arkadaşlarımı…

… …

Mensubu olmaktan büyük gurur ve onur duyduğum Haboğlu Ailesi’nin her yıl geleneksel toplantısı olur Çorum’da.

Benim gibi ülkemizin dört bir yanında yaşayan ailemiz mensupları, o toplantıda olur. Özlem giderir; birliğimizi, dirliğimizi yeniler, sağlamlaştırırız.

Ben yılın, o gününü iple çekerim.

O gün gelip, Çorum sınırları içine girdiğim an tarifsiz bir mutluluk ve huzur sarar bedenimi.

* * *

Bu uzun sayılabilecek girişi, sözü şuraya getirmek için yaptım.

Geçtiğimiz Cuma günü (11 Haziran 2021) toprağımızın “Gayrı Dayanamam Ben Bu Hasrete” türküsünün sözlerini, şiirselleştirip, klip yapıp, seslendirdim.

Şunun için yaptım bunu.

Yıllardır, pek çok sanatçımız, yöre adı belirtmeden okudu, bu türkümüzü.

Bir bozlak ustası olan Rahmetli Neşet Ertaş da (çok sık) okudu bu türkümüzü.

Bu türkü, Neşet Ertaş’la o denli bütünleşti ki; türkünün, Kırşehir, Nevşehir yöresine ait olduğu sanılır, dillendirilir oldu.

Bulunduğum bir dost ortamında da aynı şeyler dillendirilince; üç kıtadan oluşan toprağımızın bu güzel türküsünün güftesine, özellikle “Çorum” adını vurgulayan iki kıta da ben ekleyip; klip yaptım.

… …

Google Ortamında bu türkümüz için iki kaynak ve pek çok öykü belirtiliyordu.

Belirtilen kaynağın ilki Alacalı Ali İhsan Erdoğan, diğeri Çorumlu Kul Mustafa idi.

Ben de bu durumda, (biraz da Çorumluluk damarım kabardığı için) seslendirdiğim “güfte şiirin yazarı” olarak; yaptığım klibime, Çorumlu Kul Mustafa’nın adını yazdım.

Sonra da o görümsetmemi (klibi), Çorum’da ikamet eden eş dostun, kişisel ve grup sayfalarına gönderdim

Ve…

Ve beni, bu klibi yaptığıma, yapacağıma pişman eden ve bana bu yazıyı yazdıran yazışmalar başladı.

* Vay efendim, şiirin yazarı Çorumlu Kul Mustafa değilmiş de Çorum Genel evinde çalışan N……(?) adlı bir hatunmuş.

* Google’nin her yazdığına, nasıl inanır, neden güvenirmişim.

* Şiirde Hüseyin adı geçiyormuş da ben değiştirmişim. Nasıl ve ne hakla değiştirirmişim!

* … …

Ve daha bunlara benzer, nice tatsız ithamlar ve eleştiriler.

Bu eleştirilerin tümüne tek tek yanıt verdim ama canım da sıkıldı.

Üzüldüm…

* * *

Ben bunları bilmiyor muydum?

Elbette biliyordum.

Ama bir Çorumlu olarak, Çorum’dan çıkıp, ülkeye mal olmuş bir türkümüzün, doğruluğu kanıtlanmamış bir öyküyle anılıp, densiz kişilerin diline sakız yapılmaması için o isim yerine “Çorumlu Kul Mustafa” adını kullanmayı yeğledim.

Yeğlemeye de devam edeceğim.

Böyle biline…

Nitekim seslendirdiğim şiire eklediğim, bana ait dizelerde de; bu türkünün bir “Çorum Türküsü” olarak akıllara kazıması için “Çorum” adını, özellikle vurguladım.

Bana ait dizeler.

“Gayrı dayanamam ben bu hasrete

Çorum nere gittiğin diyarlar nere

Sensiz nasıl yaşarım ben, düşün bir hele

Ya beni de götür ya sen de gitme…

Dayanamam, dayanamam ben bu hasrete

Elim ayağım tutmaz sen gidersen

Gitme gülüm, beni bırakıp gitme

Çorum nere gittiğin diyarlar nere…”

* * *

Yineliyorum.

Benim için bu güzel türkümüze güfte olan şiirin yazarı Çorumlu Kul Mustafa’dır.

O malum yerde çalışan, malum bayanın adını (Çorum’umuzu densiz kişilerin diline sakız yapmamakiçin) anmak bile istemiyorum.