“Dil;

Duygu,

Düşünce ve dileklerimizi başkalarına aktarmaya yarayan bir işaret sistemidir.

Yeryüzünde 3000’e yakın dil konuşulur.

Bunlardan 118’i devlet dilidir.

Dillerin tek bir kaynaktan mı?

Yoksa birden çok kaynaktan mı çıktığı konusunda çeşitli görüşler vardır.

Bu konuda kesin bir sonuca varılamamıştır.

Kimi bilim adamlarına göre dillerin ilk sözcükleri doğadaki taklit yoluyla (mırıl mırıl, şırıl şırıl. vb) yaratılmıştır.

Bu görüşe ‘Yansıma kuramı’ adı verilir.

Bir başka görüşe göre de dillerin ilk sözcükleri ünlem (ah, of vb) dediğimiz sözcüklerdir.

Kimi bilim adamlarına göre de dillerin ilk sözcükleri,

İnsanların ortaklaşa iş yapmaları sırasında kullandıkları (hadi, hoop, vb) sözcüklerdir.

Bu görüşe de ‘iş kuramı’ adı verilir.

Dilleri var eden temel sözcüklere (eski sözcüklere) baktığımızda onların rastlantısal olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Örneğin, ‘el’ sözcüğüyle,

Yani ‘e’ ve ‘l’ sesleriyle insan organı olan el arasında bir benzerlik,

Bir ilgi yoktur.

İnsanların bu organa ‘el’ deme konusunda anlaşmaları yeterli olmuş.

Bu anlaşmaların toplantılarla sağlanmasını biliyoruz,

Ancak nasıl sağlandığı da dilin anlayamadığımız gizlerindendir.

Buna dillerin ‘saymaca’ özelliği diyoruz.

Nesneleri karşılayacak adların bulunması bir rastlantıdır,

Bir saymacadan ibarettir.

Dil, başta kaynağının bilinmemesi gibi,

Pek çok yönden çözümlemeyi bekleyen karmaşık bir sistemdi.

Her dilin ‘psikolojik, doğal ve toplumsal’ nitelikleri vardır.” (Kemal Ateş. Türk Dili. İmge yayınevi. S: 21-22. 2011. Ankara)

İşte bu bilgiler ışığında Türklere ait bir dili olmalıydı.

Mustafa Kemal zaten Osmanlı’nın son dönemlerinde yapılmakta olan çalışmaları inceledi.

Gördü ki Türklerin de bir dili vardı.

Hem de öyle bir dildi ki emsalsiz,

Ve bu güne kadar da değeri bilinmiyordu.

Karamanoğlu Mehmet Bey’i çok ciddiye alan olmamış.

Yaklaşık 1324’lü yıllarda Yunus Emre’nin Türkçe konuşmasını dinleyen olmamış.

O kadar ki tabir yerinde ise “adam yerine” bile koyan olmamış.

Şimdilerde ise giderek artan Atatürk düşmanlığına bir de “Bir gecede bizi cahil bıraktılar” görüşü eklendi.

Neden mi?

Önünde,

Arkasında,

Yanında Atatürk olan her eylem ve icraata vurulmasının yegâne nedeni Atatürk’tür

Bu nedenle son çalışmam da bu konuda olacaktır.

13.09.2022 – Ankara