7 Ocak 1947’de kurulan Demokrat Parti’nin ülkenin siyasi tarihinde önemli bir dönemeç olduğunun altını çizen Damar, DP, Türkiye’nin siyasi tarihinde önemli bir dönemeçtir ve demokratik değerlere olan bağlılığıyla bilinir. Kuruluşundan bu yana, Demokrat Parti, toplumsal kucaklaşma, özgürlükler ve adaletin güçlendirilmesi konularında önemli adımlar atmıştır. Partimiz, ülkemizin demokratik temellerini güçlendirerek, halkın hak ve özgürlüklerini koruma misyonunu benimsemiştir” dedi.
DP'nin önderlerinin idealist ve demokrat olduğunu kaydeden Damar, açıklamasında şunları dile getirdi:
“Bu idealist duyguyu ayakta tutmak için halka dayanmak, meşruiyeti halk iradesinde aramak, bu idealist kadronun temel düşüncesidir. En büyük arzuları ve hayalleri, “Tek vatan, tek millet, tek bayrak” anlayışıyla, Türkiye’nin ve Türklüğün refah ve saadetini gerçekleştirmektir. 
Atatürk’ün vefatından sonra patlak veren 2. Dünya Savaşı'nın sonunda ülkede ekmek yok, hastane yok, ilaç yok, giyecek yok, hiçbir şey yok. İşçinin ve halkın geleceği yok. Umudu hiç yok! Ödenemeyen vergiler, çalışma kampları, varlık vergisi, yol parası, sürgün, icra, hapis oldukça bol. Koyun ve keçi başına istenen vergi 80 kuruş, kuzunun tanesi 40 kuruş, koyunu, keçiyi sürüsü ile versen vergiye yetmiyor. Aşar vergisi kaldırılmış, yerine konan (yeşil vergisi diyor köylüler) vergideki keyfilik bazen mahsülün hepsini versen vergiye yetmiyor. 
Tahsildar ve jandarma, köylünün karşı karşıya kaldığı tek devlet yöneticisi. Mükellefiyet var ama hak yok. Toprak ve insan, kaderi ile baş başa. Anti-demokratik kanunlar ve kanun dışı uygulamalar sayılamayacak kadar çok. Ülke nasıl kalkınır, sefalet ve cehalet kader olmaktan nasıl çıkartılır, düşünen yok. Belki bilen de yok... 
Bu ortamda, Demokrat Parti'nin önderleri Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşları korkmadan yola çıktılar. Beş yılda bir destan yazarak tarihe mal oldular. Çünkü onlar halkı ve toprağı tanıyor, onun dilini konuşuyor, derdi ve çareyi biliyorlardı. Çare demokrasiydi. Çare, vatandaşın hak ve hürriyetini korumaktı. Dörtlü Takrir ve devamında gelişen olaylar, halkın kendi kaderini tayin hakkını elde etmesi, yönetimde söz sahibi olması idi. Bu tarihi belge, İngilizlerin "Manga Carta"sı kadar önemlidir. 
Türk milleti bu kahramanları gönlünün en derin yerine koydu. Bize düşen onların emanetini geleceğe taşımaktır. Allah onlardan razı olsun.”

Editör: Haber Merkezi