Yaşadığımız koşullarda edindiğimiz deneyimler, ne kadar acı da olsa, gösteriyor ki ülke demokrasi ve bilim öncülüğünde bir değişime gitmek durumuyla karşı karşıya.

Yaşadığımız koşullar deyince, öncelikle ekonomi akla geliyor. Ekonomi deyince de üretim ve üretici, ham maddeyi ürüne dönüştüren üretim araçları ve emekçi akla gelir. Tabii ki bir de üretim araçlarının sahipleri, günümüzün patronları…

Seçim sonrası yasaklanan, engellenen emek mücadelesinin de yükseleceği açıktır.

Son yirmi yıl içinde kapatılan veya satılan fabrikalar, iflas eden küçük işletmeler, işsiz kalan emekçiler ekonomik bunalımın özneleridir. Bu koşullardan en şiddetli etkilenenler ise emekçiler… Emekçi bir de sosyal güvenlikten yoksun çalışıyorsa/çalıştırılıyorsa sıkıntının boyutu katlanarak büyüyecektir.

Böylesi ağır ekonomik koşulların üstüne bir de depremin gelmesi tüm ülkeyi şiddetli bir ekonomik ve siyasal sarsıntıya soktu. Sarsıntının hafifletilmesi için kolları sıvayan muhalefet partileri bir zoru başararak, birleşerek olumsuz koşullardan çıkma yollarını yaklaşık 2000 maddelik bir reçeteyle çözebileceklerini ortak açıklamayla halka duyurdu. Bu ortak açıklama toplumun tüm kesimlerinde olumlu bir hava yarattı, yirmi yıldır süren baskıcı, tek benci iktidarı sallamaya, mayısta yapılacağı duyurulan seçimlerde iktidarı değiştireceğine ilişkin güçlü bir iyimserlik rüzgârı esmeye başladı.

Ekonomi öyle bir durumda ki Hollanda basını “Türkiye iflas etti fakat bunu tek bilmeyen Türk halkı.” diyor. İsviçre basını “Türkiye’nin iflası artık kaçınılmaz”, Rus basını “Türkiye’nin iflası Avrupa’yı vuracak.” diyor. Bu ekonomik alt-üst oluşun başlıca sebebi yirmi yıldır ekonominin başında bulunan iş bilmez yönetimdir. Esasen temel neden kapitalist sistemin ülkemizi yaşanmaz hale getirmiş olmasıdır. Hızla bu sistemden kurtulmalıyız.

Bu ortam seçime kadar devam ederse Millet İttifakı çevresinde yükselen değişim çağrıları karşılık bulacak iktidar muhalefetin açıkladığı parlamenter demokrasiye dönecektir. Öncelik muhalefetin ortak adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasıdır. Bunun sağlanacağı yolunda çok güçlü belirtiler var fakat bu durum mutlak olarak gerçekleşir algısı yaratmamak gerekir. Oy vereceğimiz son güne, 14 Mayıs’a kadar tüm muhalefet kanatları üstün bir çalışma göstermeli, seçimi “çantada keklik” olarak görme yanılgısına kapılmamalıdır. Bu nedenle hepimiz, her birey gelişen değişim talebi için kolları sıvamalıyız.

Anlatılması gerekenler mevcut iktidarın sergilediği başarısızlıklar olmamalı, aksine iktidar olduğunda muhalefet ne yapacağını, ülke geleceği için hangi planları olduğunu anlatmalıdır. Gerçekçi, tabanları yere basan, insanların bıktığı konulara ağırlık veren, üretimi ve üreticiyi, emekçiyi önceleyen programlar güven verecek ve değişimi hızlandıracak etki yaratacaktır.

Yapılacak yatırımların, alınacak tüm önlemlerin birer bilim kurullarınca yürütülmesi, yurttaşlar arasında ayrım ve ötekileştirme yaratmayacağına ilişkin güvenceler olacaktır. Yurttaşlar olarak tek adam rejiminden kaynaklanan plansızlığın, koordinasyon eksikliğinin ve gerekli yere gerekli yapısal müdahalelerin yapılamamasının sıkıntılarını yaşıyoruz. Bunun en belirgin göstergesi deprem olgusunun beceriksizlik ve iletişim kopukluğu nedenleriyle felakete dönüşmesi ve sayıları yüz binleri geçen yurttaşın enkaz altında yitirilmesidir.

Bunların üstüne bir de siyasal alanda giderek otoriterleşen, seçilirlerse daha da ağır baskı koşulları sinyali veren Cumhur İttifakı’nın temel haklarda aldığı tutum geldi. İstanbul sözleşmesinden mecliste tartışılmadan çıkılması, kadın haklarının tırpanlanması ve ileriye yönelik olarak daha yok edici bir evrede seyretmesi çok dikkat çekici bir gelişme olarak ortaya çıktı. Kadınlarımızın toplumsal yaşamdan soyutlanması konusunda Cumhur İttifakı anlaşmış görünüyor. Bu gelişmeyi oy verme çağındaki tüm kadınlarımız ve kızlarımız gördü ve hiç kuşkusuz tercihini oy sandığında gösterecektir.

Kadınlarımızın varlığını ciddi olarak sıkıntıya sokan bu tutuma bir de 90’larda işlediği vahşi cinayetlerle anılan Hizbullah terörünün bir uzantısı olarak kurulduğu ileri sürülen Hüda-Par’ın Cumhur İttifakı içinde yer alması düşündürücüdür. Afganistan’da yönetimdeki Taliban’a benzeme tutkusu mudur, yoksa gidiş onlara doğru mu yönelmiştir bilinmez ama bu gidişin ülkeye bir yararı olmayacağını öngörmek zor değil.

Millet İttifakı’nın bu gidişe ortak akılla demokrasi, hukuk, yargı çerçevesinde bir arayış içinde olması önemlidir ve inanıyorum ki toplum bu yanıtı görmüştür.

27 Mart 2023