Bazı kapılar vardır; kilitle kapanmaz. Anahtarı demirde değil, gönüldedir. Çorum’da açılan Rıza Şehri Misafirhane ve Aşevi, işte o kapılardan biridir. Eşiği taş değil; rızadır. Duvarları beton değil; inançtır. İçinde yankılanan ses ise insanın insana borcudur.

Anadolu’nun bu eski toprağında “rıza” bir sözcük olmaktan daha ötesidir. Rıza; incineni incitmemeyi bilmek, lokmayı bölüşürken gözü doymuş olmaktır. Aç olanın karnını değil, onurunu doyurmaktır. Ve şimdi bu kadim anlayış, Çorum’da bir mekân bulmuş; ete kemiğe bürünmüştür.
BİR TAS ÇORBA, ÖMÜR BOYU ANIMSAMA

Aşevi…
Ama sıradan bir mutfak değil burası. Kazanın başında kaynayan sadece çorba değildir; merhamettir. Bir tas çorba uzatılırken “al” denmez, “buyur” denir. Kimse kimliğini sormaz, kimse neden düştüğünü anlatmak zorunda kalmaz. Çünkü bu yol bilir ki, insan bazen anlatamaz; ama anlaşılmak ister.

O sofrada herkes eşittir. Veren el alanı utandırmaz. Alan el başını eğmez. Lokma rızalıkla paylaşılır. İşte bu yüzden Rıza Şehri’nin aşevi, karın doyurmaktan önce insanı onarmayı seçer.

YOLCUYA AÇIK, YÜREĞE YAKIN

Misafirhane…
Bu topraklarda yolcu kutsaldır. Kapıya gelen kim olursa olsun, Tanrı misafiridir. Nereden geldiği değil, yorgunluğu sorulur. Rıza Şehri’nin misafirhanesi de bu anlayışla kurulmuştur. Soğuk bir yatak değil; sıcak bir “hoş geldin” sunar.

Burada misafir olmak, yabancı olmak değildir. Çünkü bu yol, yabancılığı tanımaz. Herkes bir yerden gelmiş, bir yere yürümektedir. Kimi yükünü sırtında taşır, kimi kalbinde… Bu misafirhane, yüklerin biraz hafiflediği yerdir.


EDEP İLE YÜKSELEN DUVARLAR

Bu şehir, edep ile kurulmuştur.
Edep; haddini bilmektir.
Erkân; yolunu şaşırmamaktır.

Meydanında semah dönecek, dualar yükselecek, söz sazla buluşacaktır. Çünkü bu yol, yardım ederken bile öğretir. Büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi, düşküne el uzatmayı öğretir. Kimseyi yukarıdan bakarak değil; göz hizasından sever.

Yaşlılar…
Geçmişin sessiz tanıkları…
Rıza Şehri’nde onlar bir köşeye çekilmiş bekleyen insanlar değil; hayatın tam ortasındadır. Zira bu kültür bilir ki, yaşlısını unutan toplum, hafızasını kaybeder. Burada onlara bakım değil; vefa sunulur.

BİR HAYAL DEĞİL, BİR ANIMSAYIŞ

Bu yapı bir hayır binası değildir yalnızca. Bu yapı, unuttuğumuzu sandığımız ama aslında içimizde hâlâ yaşayan bir değerler dünyasının anımsanmasıdır. Birlik olunca, rıza alınca, omuz omuza verince neleri başarabileceğimizin sessiz ama güçlü kanıtıdır.

Rıza Şehri, bağırmaz. Gösteriş yapmaz. Kendini anlatmaz. Sadece yaşar. Ve yaşayan her şey gibi, dokunduğu her insanı değiştirir.

Çorum’da bir şehir kuruldu. Ama bu şehir haritada değil; yürekte yer aldı.

Kapısı düşküne açık, sofrası yoksula hazır, sözü incitmeyen bir şehir… Adı Rıza.

Ve bize bir kez daha anımsattı: Bu topraklarda hâlâ insanı insana emanet bilen bir yol var. Ve o yol, sessizce inatla bin bir güçlükle yürümeye devam ediyor.

Mustafa Aydinli Görsel 2Mustafa Aydinli Görsel 1