Her şeyi bilen konuşuyor!

TRT’in sürekli belgesel yayınlar yapan bir kanalı var. Günün yirmi dört saatinde birbirinden güzel belgeseller yayınlanır. Vahşi doğa diye tanımlanan doğal ortamlarında yaşayan canlıları anlatan filmler gerçekten çok güzeldir. Uzmanlar aylar boyu bazen yıllarca dur durak bilmeden çekimler yapar. Bizler, sıcak evlerde çayımızı kahvemizi yudumlarken onların çektikleri sıkıntıları göremeyiz.

O belgesellerin içinde neler yok ki? Afrika kıtasında içecek bir damla su bulamayanlar için açılan kuyular… Kutuplara yakın alanlarda eksi otuz santigrad derecenin üzerinde soğuk ortamda yapılan çekimler izlenmeye değer. Yavrusunu büyütmek için çırpınan yabani hayvanlar, doğal ortamlarında yaşayan canlıların davranışları bizlere çok şeyler anlatır.

Birkaç kez izleme fırsatını bulduğum belgeseli yeniden değerlendirme gereği duydum. O filmi yeniden izlemeyi çok isterim. Gönül ister ki konuşmaktan başka bir bilgisi olmayanlarla beraber izleyip onlarla tartışmam gerekli. Onlar, kendi alanlarında uzman olmuş bilim insanlarına bile akıl verirler. Zamanları olmadığı için kitap okumazlar, kendileri gibi düşünmeyen uzmanların bilimsel açıklamalarını dinlemezler.

İzlediğim belgesel uzun bir süreç içinde hazırlanmış. Kendi mesleklerinde başarılarını kanıtlamış uzmanlar bir araya gelmiş. Tartışmalarının sonunda bir çalışma programı hazırlamışlar. Yapmak istedikleri çalışmayı resmi makamlara sunmuşlar. Ülke yöneticileri gerekli olan parayı devlet bütçesinden karşılar. Uzmanlar, başkalarından emir almak yerine doğru bildiklerini yapacak fırsat ellerine geçmiş.

Belgesel film, ABD veya Kanada’da yapılan çalışmayı anlatıyor. Bilindiği gibi Dünya’nın her yerinde yaşlılar huzur evinde; kimsesiz çocuklar da yeni adıyla sevgi evlerinde kalır. Birileri çıkıp ayrı yerlerde kalan kimsesizleri bir çatı altında toplamışlar. Uzmanlar, onlara hizmet etmek için yarışıyor. Oyun oynamak için oyuncaklar, kağıtlar, kalemler onların hizmetlerine sunulmuş. Kısa süre içinde çocuklarından, torunlarından uzakta olan büyüklerin konuşmalarını dinlemeye değer. Yüzlerindeki gülümseme yapmacık değil! Kısa süre içinde çaresiz insanlar herkese örnek olabilecek bir aile ortamı kurmuşlar. Kimsesizler, uzmanlar, kameramanlar sevinçten havalara uçuyor.

Elbette bu çalışma sadece orada kalmamıştır. Bilim insanları, alınan sonuçları bu çalışmanın daha fazla başarılı olması için çaba göstereceklerdir.

bizler neler yapıyoruz? Şimdilik deprem konusu güncel olduğu için onu konuşuyoruz. İnsan olduğunu unutmayanlar yardım yapabilmek için çırpınıyor. Yurtdışında toplanan yardımlar deprem bölgesine gelmeye başladı. Maden ocaklarında çalışan maden işçileri, arama kurtarma ekipleri enkaz altında kalanları kurtardı. Yurtdışından gelen arama kurtarma ekipleri geceleri gündüze kattı. İsveç’ten gelen kurtarma ekibinin içinde yer alan Killian adlı köpeğin sayesinde tam onyedi kişi kurtarılmış!

Başkalarına hakaret etmek için it diyenler bir kez daha düşünsün!

Sadece her konuda her şeyi bilenler konuşmadı. Uzmanlar boş duramazdı. Elbette onlar da konuşabilirdi. Depremzedelere yardım yapılması gerekliydi. Ailesini, geleceğini kaybeden çocukların istekli olan ailelere evlatlık olarak verilmesi gündeme geldi. Yasalarımıza, geleneklerimize göre evlatlık alınan çocuklarla öz evlat arasında hiçbir fark yoktur.

Sayın, saygıdeğer uzmanımız konuşmaya başladı. Erkek çocukları ergen olduklarında üvey kız kardeşlerinin, üvey annelerinin namusuna göz koyabilirdi! Kızlar büyüdüklerinde üvey babalarını, üvey erkek kardeşlerini yoldan çıkarabilirdi.

Altı yaşındaki kız çocuklarını evlendiren zihniyet, kendileri için doğru olanı yapsın. Kızları evlat almak yerine nikahlı eş olarak alsınlar.

Erkek çocuklara gelince: besle kargayı diye başlayan bir deyim var!

Fotoğraftaki bayan “depremzede”…Şapkalı olan bey ise 1988 yılında Kozan Endüstri Meslek Lisesi’nden öğrencim Naim Akçalı…