Ülke, gerçek gündem saptırılarak suni tartışmalarla oyalanıyor. Oysa ders zilinin çaldığı bu günlerde konuşmamız gereken tek gerçek, dert küpüne dönmüş eğitim olmalıydı.

Barınmadan beslenmeye, ulaşımdan kitap masraflarına kadar öğrencilerin ve ailelerin sırtında ağır bir yük var. Bir araştırmaya göre, Türkiye’de çocukların yüzde 43,6’sı yoksulluk koşullarında yaşıyor. Her üç çocuktan biri okula aç gidiyor. Aç karnına ders dinleyen çocuğun öğrenme mecali kalmıyor; bu da yetersiz beslenmenin getirdiği başarısızlık ve umutsuzluk olarak karşımıza çıkıyor.

Fakat iktidar bu gerçekleri görmek yerine, eğitimin asli sorunlarını çözmeyi bir kenara bırakıyor; tersine, laik, bilimsel ve çağdaş eğitimin temel taşlarını yerinden oynatmaya, çocuklarımızı orta çağın kör karanlığına mahkûm etmeye çalışıyor.

Bugün iktidarın kaldırmaya çalıştığı karma eğitim, yalnızca bir yöntem değildir. Çağdaşlığın, eşitliğin ve laikliğin somut göstergesidir. 1921’de Maarif Kongresi’nde Atatürk öğretmenleri yan yana oturtarak bu anlayışı göstermiş, 1926’da Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati ile karma eğitim resmen başlatılmıştı.

Oysa bugün, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin “gerekirse kız çocukları için ayrı okullar açabilmeliyiz” diyerek bu kazanımı tartışmaya açıyor. Sonuçta bu yıl sadece kızların alındığı altı ortaokul açıldı. Bu, sayıların giderek artacağının işaretidir. Daha önce parklarda, bahçelerde, sokaklarda, pazarlarda el ele oynayan çocuklar, okul kapısına gelince birbirinden koparılacak. Eğitim, pedagojik amaçlardan uzaklaştırılıp siyasi emellere alet ediliyor.

Anayasa’nın 42. maddesi çok açıktır: “Eğitim, Atatürk ilkeleri doğrultusunda, çağdaş bilim esaslarına göre yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim yerleri açılamaz.”
1739 Sayılı Milli Eğitim Kanunu da nettir: “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır.”

Soruyorum: Çankaya’da, İzmir’de, İstanbul’da hangi sorun var? Yer sıkıntısı mı var ki çocuklar birbirinden ayrılıyor? Hayır. Burada açıkça bir kasıt var: Laik eğitimi ortadan kaldırma düşüncesi.

Kalabalık sınıflar, ikili öğretim, aç kalan çocuklar, bahçesiz okullar, atanamayan öğretmenler, özel okul fiyatlarının el yakması, ÇEDES ve MESEM dayatmaları… İşte eğitimin gerçek sorunları bunlardır. Bakanlık bu sorunlara çözüm arayacağına, laik eğitimin en temel direklerini yıkmakla meşgul.

Bugün konuşmamız gereken konular şunlardır:

*Çocukların beslenme sorunları çözülmeden başarı sağlanamaz. *Barınma sorunları giderilmeden öğrenci bir adım ileri gidemez. *Öğretmenin onuru korunmadan, sorunları çözülmeden eğitim ayağa kalkamaz. *Karma eğitim, laikliğin olmazsa olmaz koşuludur.

Çocuklarımızın geleceğini karartan bu anlayış sürdürülebilir değildir. Tarihin çöpe attığı anlayışları diriltmeye çalışmak hangi aklıselimin işi olabilir?