“Hayatta ben en çok babamı sevdim.”
Can Yücel, bu şiiriyle ne çok kişinin hissiyatına tercüman olmuştur kimbilir…
Baba, Cumhuriyet’in efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel olunca, “Atlastan bakardım nereye gitti, /Öyle öyle ezber ettim gurbeti” demesi de doğaldı, baba hasretinden “nasılsa gelir” diye hasta olunca sevinmesi de…
Can Baba, bir şiirinde de “Sevdiğin kadar sevilirsin” diye sevdanın felsefesini yapıyor: “Çiçek sulandığı kadar güzeldir/ kuşlar ötebildiği kadar sevimli”…
Bunu bir de tersinden okursak; “sevildiğin kadar seversin”…
Annenin de, babanın da, o çok güçlü sevgisidir sizin onlara karşı sevginizi de büyüten. Öyle büyüktür ki sizi sarıp sarmalayan sevgi, kaçamazsınız aynı büyüklükte sevmekten, tutkuyla bağlanmaktan…
Anne figürü belli; yemeyip yediren, giymeyip giydiren…Bilirsiniz sizin için canını vermekten çekinmeyeceğini…Özverisinin sınırının olmadığını…
Ya babanız?...
Anneye göre biraz daha soğuk gibi, biraz daha uzak…Kimi zaman kaşları çatık…
Hatalarınız babaya söylenecektir, o da kızarak sizi terbiye edecektir ya…Aile içinde iş bölümünün gereğidir bu adeta, görevidir, sorumluluğudur…
Ama siz çok iyi bilirsiniz, kadife gibi yumuşacık yüreğinde, sevgiden, şefkatten başka duyguya yer yoktur. Canının bir parçası gibi, yüreğinin içine almak ister gibi sevmektedir yavrusunu da, ah işte o rol…Sevgisini fazlaca dışa vurmama yükümlülüğü…
Çocuk eğitiminin yüzyıllar boyunca yerleşmiş kuralı: “Babasından korksun!”
Babanın bunu gerçekten isteyip istemediği de irdelenmez, karakterinin bu role uygun olup olmadığı da…
Hep bu tabloyu yaşadık çocukluğumuz boyunca.
Hep babamızdan çekindik.
Yüreğindeki sevgiyi bile bile, gerçekte “sert baba” olmayı hiç arzu etmediğini hissede hissede…
Kimimiz şanslıydık, onun sevgisini, cömertliğini, kucaklayıcılığını yaşama fırsatını bulma anlamında….
Kimileri ise şanssız ne yazık ki, hep çatık kaşlı, cezalandırıcı yüzüne mahkûm yaşama adına…
Ama, benim gibi babasını erken kaybedenler, “yaşasaydı da, tek çatık kaşlı olsaydı” diye dövünmüyorlar mı bugün?
Ben onun, hiç dışa vurmadığı sevgisini, gözlerinin içinde yakalar, onunla avunmayı bilirdim, demiyorlar mı?
Her haline razı olmuyorlar mı?
Babalarımızın sevdiği kadar sevdik biz de onları…
Sevgileri o kadar büyüktü ki…
Bizim de o kadar büyük onlara sevgimiz.
O kadar büyük özlemimiz.
Nur içinde yat canım babam!