Yarma, bulgurda olduğu gibi önce kaynatılıp kurutulmaz. Hiç kaynatılmadan aynı bulgur yöntemiyle arsanadan geçittirilir. Yine bulgurda olduğu gibi kırılarak yemeklik haline getirilir. Bulgur da yarma da kırılmadan bütün olarak kullanılır.

Her buğdaydan bulgur ve yarma olmaz. Ancak “üveyik” denen esmer ve dolgun buğdaydan yapılır.

Nişasta, şam buğdayı denen sarımtırak buğdayın büyük bir kazan içinde ıslatılarak, belli bir sürede yumuşaması ve ezilip özünün alınmasıyla olur.

Arsana, değirmen taşının çok daha büyüğü bir taştır. İki buçuk üç metre çapında yuvarlak ve ortası çukur bir platform üzerine dikine  kurulur. Ortasındaki delikten kalın ve uzun bir sırığa bağlanır. Bu sırak bir düzenekle ata bağlanır. Büyük taş bir eksen üzerinde dönderttirilir. Arsanayı çalıştırana da “arsanacı” denir. At, arsana taşını döndermek için platformun etrafını döner de döner. Bunun içindir ki “Arsana beygiri gibi ne dönüp duruyorsun” deyimi söylenir.

Yarma, bulgur yapma işlemi köylerde “soku” denen içi oyuk taşlarda, buğday, ağaç tokmaklarla dövülerek yapılır. Bazı yörelerde ‘soku’ya “dibek” de denir. Sokuda dövülecek yarma bulgur işlemi genellikle çok kişiyle imece geleneği ile yapılır.

Arsanayı niçin anlattım; köylerd eyarma bulgur dövmeler imece şeklinde yapılır da, arsanalarda ücret karşılığı yapılırdı. Ve arsanacı bu işlemi atı ve kendi gücü ile çalışarak geçimini sağlardı. Çaygeçe’deki arsanacının geçimi bu arsanaya bağlıydı. Kazancı da bir iki güz ayları olurdu. Kış hazırlıkları Anadolumuzun her yerinde olduğu gibi Çorum’da da güz ayları yapılır. Yarma, bulgur yapımı da kış hazırlığı içindedir. Arasnacı bir iki ay, atı ile arsana etrafında gün boyu döner, bu iki ay ne kazanırsa uzun süre onunla geçinirdi.

Çaygeçe’deki anlattığım arsanacının iki oğlu vardı. Küçüğü bizim çocukluk arkadaşımızdı. Büyüğü de, hiç çalışmaz, alkolik ayyaş bir gençti. “Çok güçlü kuvvetli, boylu poslu olmasına karşın tembelin birisi” denirdi. Alkol bulamadığı zaman ispirto içtiği söylenir, krize girer, çeşitli rahatsızlıklar yaratır, rezaletler çıkarır, bağırır çağırır, kavga yapar, ana ve babasına saldırır, ne yaptığını bilemez, dengesiz birisi denirdi. “Hayırsız bir evlat” diye söylenirdi.

(SÜRECEK)