Ömer Hayyam, Horasan’ın yıldızı, İran ve Irak’ın dâhisi, Alimlerin Prensidir.

Bundan yaklaşık 15 sene önce Kadıköy Halis Kurtça Kültür Merkezinde yaptığım bir

“Şiir ve Musiki” gecesinde Ömer Hayyam’ı şu dörtlüğümle anmıştım:

Ömer Hayyam rubaiye can vermiş, yaşıyor,

Hikmetli sözleriyle çağları aşmış, taşıyor,

Bir ömürde bin yıl yaşamış gibi Hayyam,

Hayata hikmet katıp felsefeyle anlatıyor…(Mehmet Özata)

*

Gördüğünüz gibi ben de Ömer Hayyam’dan ilham alarak dörtlük ve rubai yazmaya başladım. Yıllar önce yaklaşık 600 dörtlük ve rubaiden oluşan bir kitap bastırmıştım.

Ömer Hayyam Selçuklu döneminde önde gelen alimlerden biriydi. İran’da Nişabur’da doğmuştu. Özellikle matematik sahasında yaptıkları, İslam dünyasında bir çığır açmıştı. Tüm dünyada kısaca Ömer Hayyam olarak tanınan Gıyasettin Ebul’l Feth Bin İbrahim El Hayyam, çadırcı bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi.

Soyadı da Çadırcı anlamına gelen Hayyam, belki babasının işini devralmayacak, ama neredeyse yaşadığı toprakların üzerine bir bilim çadırı kuracaktı.

Yaşadığı dönemde, İbn Sina’dan sonra İslam topraklarından çıkan en büyük alim olarak resmedilen Hayyam, tıp, fizik, astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik gibi alanların altından girip üstünden çıkmış, ama ne yazık ki çalışmalarının büyük bir bölümünü yazılı olarak geride bırakmamıştır

Hayyam’ın en büyük bilimsel çalışması ise Cebir Risalesiydi. On bölümden oluşan bu eserinde Hayyam kübik denklemleri incelemiş ve bilim tarihinde bu denklemleri sınıflandıran ilk kişi olmuştur.

Selçukluların meşhur veziri Nizamülmülk ve kurduğu suikast timi ile meşhur olan Haşhaşilerin lideri Hasan Sabbah ile arkadaş olan Ömer Hayyam’ın yaptığı “Celali Takvimi” beş bin yılda bir gün hata verirken, bugün kullandığımız Rumi takvimi ise 3 bin 330 yılda bir gün hata veriyor.

Yine de tüm bunlara rağmen tabiri caiz ise, Hayyam’ı, Hayyam yapan Rubaiyat (Dörtlükler) isimli eseridir.

Batıda İngiliz şair Edward Fitzgerald’ın başarılı çevirileri ile ün yapan Hayyam, ilk çevirinin 1859’da Londra’da yayınlanmasıyla birlikte edebiyat dünyasına bomba gibi düşmüş, birçok batı şehrinde çevirileri yayınlanmış ve hatta Londra girişinde kendisine ait dörtlüklerin bulunduğu bir Hayyam kulübü de kurulmuştur.

Ömer Hayyam’ı çok sevdiğim birkaç rubaisiyle anmak istiyorum.

*

Beni özene bezene yaratan kim? Sen,

Ne yapacağımı da yazmışsın önceden,

Demek ki, günahı da işleten sensin bana,

Öyleyse nedir o cennet, cehennem?

Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş!

Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!

Şu durmadan kurulup dağılan evrende,

Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!

Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin,

Tekkede manastırda eremezsin,

Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada,

Cennetin, cehennemin üstündesin…

Bu dünyaya kimler geldi, kimler geçti,

Neler, neler istediler, hepsi de dünyayı bırakıp gittiler,

Ne o, sen hiç gitmeyecek gibisin?

İşte tıpkı onlar da senin gibiydiler…

*

Ben de Ömer Hayyam’dan esinlenerek yazdığım bir dörtlüğümde yüce Tanrı’yla şöyle

söyleşiyorum..

Bizleri yarattın anladık seni,

Yerlerde, göklerde aradık seni,

“Allah’ın evi gönüldür “dediler,

Gönüller yaparak yaşadık seni...