“Sen kimin oğlusun?” diye sordu.

Babamın adını söyledim.

“Hıı..” dedi “Tanıyorum babanı. İyi adamdır. Demek onun oğlusun.”

‘Oun oğluyum’ dercesine başımı salladım.

“Baban cüvere içiyor mu?” diye sorunca da,

“Cık” ettim.

Sonra:

“Arkanda sakladığın ne? Der demez parmağımın arasındakini “pıt” diye yere bıraktım ve boş ellerimi gösterdim.

Görmüştü Hüseyin Usta sigara içtiğimi.

“Bir daha cüvere içtiğini görmeyeyim, tamam mı? Haydi şimdi doğru evine...”

‘Tamam’ dercesine yine başımı salladım.

Kıpkırmızı olmuştum. Ve bir mecburiyetle ‘kös kös’ yanından uzaklaştım.

Hüseyin Usta’nın sigara içip içmediğini bilmiyorum. Kendisi içse de bizlerin içmesini (alışmasını) istemediği için beni azalarcasına ikaz etmişti.

Evimizde de gerçekten ne babam, ne de ağabeylerim sigara içiyordu. Hüseyin Usta’nın ikazı bana ders olmuş olmalı ki, öğretmen okulundan mezun oluncaya kadar ağzıma tek bir sigara koymadım. Mezun olduktan sonra da çok uzun süre içmedim. Çok sonraları hani “otlakçı” derler ya o cinsten ‘tek tük’ içsem de bu ‘merete’ alışamadım. Şimdi otuz kırk yıldır da o ‘tek tük’ dediğim de yok. Çocuklarımın da sigara içmediğini söylemeliyim. Evimizde hiç sigara içilmez.

Bazı eğitimciler kötü alışkanlıkların yapılmaması için ders verirler ama, anlattıklarını, vermek istedikleri mesajları kendileri yaşamazlar. Topkı “Hocanın dediğini tut, gittiği yoldan gitme” sözü gibi. Bu söz çok şey anlatıyor sanırım...

Bakın bu sigara konusunda bir anımı anlatayım. Gerçi anı, çocukluk anım değil. Yazı Çarşı ve Çaygeçe ile de hiç bağlılığı yok. Ancak yazımı okuyan gençeler bir mesaj verme ve faydalı olabilirsem diye anlatmak istiyorum:

Çok yıllar önceydi; tanır mısınız bilmiyorum Çorum’un İl İzci Lideri İlhan Umar benim kızımın öğretmeni idi. Yeşilay Haftasını işlerken sigaranın zararlarından anlatmış. Anlatmış ama teneffüste de elinde sigara ile öğrencisi ile karşılaşmış. Öğrencisi:

“Öğretmenim, sen bize sigaranın zararlarını anlattın, ama kendin içiyorsun” demiş.

Bizim İlhan’ın sarı yüzü, kızarmış-bozarmış, kahverengine dönüşmüş. Öğrencisinden özür dileyip bir daha içmeyeceğine dair söz vermiş.

Birazcık terlemiş olarak öğretmen odasına girdi. Gülerek:

“Bahri, senin kıza yakalandım; bana ‘...böyle öyle’ dedi.” Diye, kendisinin çok mahcup olduğunu anlattı. Ve o gün cebindeki sigara paketini söylene söylene buruşturdu, ezdi ve çöpe attı. Ve de o günden itibaren sigarayı bıraktı.

Topluma, cemaate önderlik yapan kişi, işte öğreten  budur. İşte eğitimci budur. İşte ana baba budur. Önce, eğitimci olarak, lider olarak, öncü oılarak, ana-baba olarak ‘büyük’ olarak bizler çocuklarımıza örnek olacağız; sonra çocuklarımızdan isteyeceğiz. Şayet söylediklerimizin, nasihatvari konuştuklarımzıın arkasında duramazsak, ‘istemek’ gibi bir yüzsüzlüğe de katlanmak  zorunda kalırız. Ve dahası ‘sorarlar insana’... Nokta...

(SÜRECEK)