Öykü bu ya; tavuğun biri bir kartal yuvasında, o güne kadar görmediği büyüklükte bir yumurtayı çalıp, kümesine götürür.

Yumurtayı gören diğer tavuklar gördükleri bu yumurta karşısında şaşkınlığa düşer; yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşünürler.

Gün gelir kuluçkaya yatan tavuğun altındaki o yumurta kırılır.

İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıkar.

Tavukların tümü şaşkın, ama mutludur; çünkü bu irilikte bir civcivi(!) ilk defa görmüşlerdir.

Anne tavuk, yavrusuna(!) dersler vermeye başlar: Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye! Arpayı buğdayı böyle ye!.

Anne tavuk her geçen gün buna benzer yeni şeyler öğretir yavrusuna(!) ...

Büyük yumurtadan çıkan ilginç gagalı yavru tavuk(!), annesinin her söylediğini yapmakta, büyüdükçe de güzelleşmektedir. Oldukça uzun kanatları vardır.

Diğer tavuklar onun kanatlarına kıskançlıkla bakmaktadır.

Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken yavrunun gözü, gökyüzünde çoook yukarılarda süzülerek ihtişamla uçan başka bir canlıya ilişir.

“Anne bu ne?” diye sorar.

Anne tavuk da; “Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı.” der.

“Ne de güzel uçuyor!..” deyip iç geçirir yavru tavuk (!).

Evet yavrum. Ama sen sakın ona özenme! Asla onun gibi olamazsın. Senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiçbiri onun gibi uçamadı. Sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın.

… …

O günden sonra küçük tavuk(!), ömrü boyunca arka bahçede kartalların ihtişamlı geçişini izleyip iç çeker ve her defasında, "Keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim." diye hayıflanır.

Gün gelir, siyah uzun kanatlı büyük tavuk(!), ihtişamlı kartalları izlerken ölüp gider.

Bir tavuk gibi defnederler onu da.

Oysa ölen tavuk değil, doğduğu günden ölene kadar tavuk olduğuna ilişkin beyni yıkanmış bir kartaldır.

*    *    *

Etienne de La Boétie "Gönüllü Kulluk" kitabında der ki:

“...Çok değil, eğer iki kuşak, bu şekilde yetiştirilir, köleleştirilirse, ondan sonra gelen kuşaklar özgürlüğü hiç tanımadığı, görüp bilmediği için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir.”

… …

Bilinçsiz ailelerin ve iktidarların baskısı altındaki toplumların çocukları kulluk, kölelik düzeni içinde büyütülüp eğitilirler.

AKP İktidarına benzer siyasi iktidarlar, en küçük bir eleştiriye, sıradan bir protesto gösterisine (bile) tahammül edemezler. Onlar gibi düşünmeyenler, o tür zihniyet için suçludur, haindir.

Dolayısıyla bu yapıdaki insanlar da siyasal iktidarı eleştirmeye yönelik herhangi bir eyleme kalkışamazlar.

Zaman içerisinde de bu tür eylemlerin gerektirdiği özgün düşünceden, özgür iradeden yoksun kalırlar.

Tıpkı günümüz seçmeni gibi ayırdında olmadan kurulu düzeni sevip benimserler ve sürdürdükleri yaşamın dışında başka yaşam biçimi olduğunu bil(e)mez ve düşünemezler.

Oysa insanların, içinde bulundukları durumu doğal karşılamayıp benimsememeleri için onlara onur gibi, erdem gibi düşünebilmek gibi insani davranış kalıpları aşılamak gerekir.

Çünkü bilimsel ve özgür düşünen, aklını öne çıkaran, sorgulayan, gerektiğinde hesap soran bireylerin oluşturduğu toplumların geleceği çok daha güven içinde olacaktır.

Yani?

Yani “gönüllü kulluğun” yok edilmesi, özgür bireylerin yetiştirilmesi yine bizlerin elindedir.

Yani TOPLUMLAR, isterlerse kartal, isterlerse tavuk yetiştirirler.

Alışkanlığının kölesi olanlar, ağır ağır ölür

Bu varsayım insanlar için olduğu kadar toplumlar için de geçerlidir.

* Ağır ağır ölür okumayanlar, araştırmayanlar, doğru/yanlış, yararlı/zararlı araştırmaları yapmayanlar.

* Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler.

* Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik ve güzellikler barındırmayanlar. 

* Ağır ağır ölür uzun süreli yağan yağmurdan yaşamları boyunca yakınanlar.

* Ağır ağır ölür daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler.

* Ağır ağır ölür bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar ve de bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.

* Ağır ağır ölür düşünmeden hareket edenler, saplantılarının esiri olanlar,

* Ağır ağır ölür ve öldürürler seçme/seçebilme kapasitesinde olmayanlar.

… …

Yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.

Fikir hür olmazsa, savunduğu bilgi, gerçek bilgi olmazsa beden tutsaktır. Tıpkı bizim insanımız gibi.

Tıpkı Ortadoğu insanı gibi.

İçinizdeki “kartal olma ateşi” hiç sönmesin.