AKIL İNSANA VERİLMİŞ EN BÜYÜK NİMETTİR
AKLIN ÖNEMİ, AKLIN SINIRI, ŞEYTANİ AKLIN KORKUNÇLUĞU
Bu yazımızda, Mevlana hazretlerinin, İslam alimlerinin ve İslamın hükmü nedir, akıl her sorunu ve soruyu çözebilir mi, aklın gücü ve sınırı nedir, şeytani şekilde hayrın-şerre, kârın-zarara dönüşmesi (akıl açısından) nasıl olur? Bunu açıklamaya çalışacağız. Anlatımı ve ispatı zor. Anlaması ise güç bir konudur. Ancak İslam itikadına sahip sağlam imanlı ve inançlı bir müminin vahye dayalı inancı bu güçlükleri aşacak sağlam İslami bilgiler mevcuttur.
Gerçekten ulu Allah’ın insanlara sunduğu sayısız nimetler ve imkanlar vardır. Ayetin ifadesiyle, “vein teudolu niğmetellahi la tuhsüha, innel insane lezalümün keffar” “(Yani ey insanlar) Yüce Allah’ın size verdiği nimetleri oturup saymaya kalksanız, buna gücünüz yetmez. (Fakat ne yazık ki insanoğlu bunun farkında değil.) İnsan nankör, iyilik bilmez ve zalimdir” buyuruyor.
İşte bunca sayısız nimetlerin başında hiç şüpheniz olmasın ki, nimetlerin nimeti, başı “akıl” nimetidir. İnsanı yöneten, yönlendiren, yani geminin dümeni gibidir. Aklı olmayanın hiçbir şeyi yoktur. Bunun içindir ki, “La akle fiddiyn” Aklı olmayanın dini de yoktur. Mükellefiyet-sorumluluk akılladır. Bütün işler akılla yapılır. Bütün icatlar, fenler, teknolojik gelişmeler, ilimler, akıl ve zeka, özellikle yaratıcı akıl denen (mucit akıl) akılla bulunur. Onun için Kur’an’ın birçok yerlerinde “Efela tağgılun” Akıl etmiyorlar mı deniyor.
Akıl böylesine güçlü bir vergi olmakla beraber, aklın yokluğu insanın, İslam’ın herşeyin yokluğu anlamına gelmesine rağmen “Akıl herşey demek değildir”. Çünkü, akıl da diğer varlıklar gibi mahluktur. Yaratanın eseridir. Mutlak anlamda aklın herşeyi çözmesi mümkün değildir. Demek ki, aklın, aklı herşeye ermez. Öyle ise, akıl vahye tabidir. Şuna dikkat gerekir; aklın yaptığı her iş doğru demek değildir. Aklın işlerinin neticesi daima ihtimallidir. Yani, doğru olabileceği gibi, yanlış ta olabilir. Benim aklım almıyor, mantıken doğru görünmüyor sözleri isabetli olabileceği gibi, yanlış ta olabilir. O halde, aklın hükmü her konuda, her zaman kesin değildir, ama vahyi ilahide ihtimal- tereddüt yoktur. Allah’ın bilgileri kesindir. Kıyamete kadar aynıdır. Vahiy, bin yıllar boyu olacak olayları önceden bilen “ulu bilen” ulu Allah’ın bilgisidir. Allah’a yanlış isnat etmek küfürdür.
Ancak ayetler vahidir. R.SAV.den duyulduğu ayet gibi kesin olan sözler, fiiller ve tağrir (R.SAV.in başkasında görüp te onayladığı hususlar) vahiydir. İnkarları küfürdür. Yüce Allah Bakara suresi 31. ayette, kıyamete kadar ortaya çıkacak bütün ilimlerin, fenlerin, teknolojilerin vs.nin bilgisini Hz. Adem’e öğrettiğini, onun akıl kompütürüne yüklediğini ve tevarüsen babadan oğula kıyamete kadar devam edeceğini bildiriyor ve bunu meleklerine ve şeytana sunuyor. Onlara tasdik ettiriyor ve Adem’e uygun diyor. İşte bu vahiydir. “Vahyi hakikatlarda yanılgı olmaz”, olsa gerçek olmaz, din olmaz. Şu kesin bir bilgidir. Dünya kurulalı beri şu veya bu şekilde insanların inandığı bir din vardır. Hatta ben hiç birisine inanmıyorum diyen ve kendini kandıran akıllı ahmakların dinsizliği bile bir inançtır. Yani din bediidir. Doğuştandır. Onun içindir ki, şanlı peygamberimiz A.SAV. “Külli mevlüdin ala fıtratil İslam”. Her doğan insan İslam fıtratı üzere doğar, sonradan içinde bulunduğu toplumun ana-babasının yoluna dinine tabi olur. Fakat gerçek din her zaman onun zihninde vardır. Aradığında onu bulur” şeklinde buyurmuştur.
Kainatı milyonlarca sene önceden yaratan hallakül azim-Allah cc. kıyamete kadar ebediyyen var olacak olayları, gerçekleri, hadisatı dünya ve ahiret bilgilerini geçmişin olaylarını halini, ahvalini geleceğin durumunu bildiğini Allah katında levhi mahfuz tabir caizse rabbimizin sonsuz bilgi hazinesinde bulunduğunu birçok ayet bildirmektedir. Bu bilgilerden bazılarını -Allah’ın dileklerini- vahiy yoluyla peygamberlere aktarıldığında yine Kur’an ayetleri ile bildirilmiştir. Bunların üzerinde akıl yürümez. Çünkü bunlara aklın gücü kafi gelmez. Akıl da bizim gibi bir yaratıktır. Bunun için her şeyi aklın sınırları içinde sanırlar. Bu işleri akılla çözemezler. Zira akıl terazisi bu yükü çekmez. Örneğin, Allahın zatı nasıldır. Vahiyle bilinir. Yani bildirileni biliriz. Kader, rızık, ecel, ruh, fizik ötesi olaylar akılla çözülmez. Ama bir fikir edinilebilir.Bunlara illa da akıl erdireceğim demek, insanı şeytanlaştırır. Çünkü bu yol, illa da akıl yolu şeytanın yoludur, tehlikelidir.
SÜRECEK