Alapala Holding Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Alapala, 1960’lı yıllarda, aynı okul sıralarına dirsek koydukları, aynı atölyelerde pratik eğitim aldıkları okul arkadaşlarını geçen yıl Ağustos ayında bir araya getirmişti.
Buluşma bu yıl Eylül ayında gerçekleşti.
Çorumlular eskiden yalnızca “Sanat Okulu” derlerdi. Erkek Sanat Enstitüsü, sonradan Endüstri Meslek Lisesi…Marangozluktan demirciliğe, tornacılıktan elektrikçiliğe kadar meslek elemanı yetiştiren okullar. Geçmişin köy enstitüleri gibi “bize özgü” ve kesinlikle “doğru” okullar…
Bu okullardan mezun olanlar, kollarında altın bilezikle hemen hayata atılırlar, piyasanın aranan ustaları olmanın ötesinde, çok geçmeden de kendi işlerini kurarlardı.
Daha parlak öğrenciler ise, Yıldız Teknik Üniversitesi’ne gidip mühendis olurlar, ya da Yüksek Teknik Öğretmen Okulu’ndan “mesleki öğretmen” olarak sanat okullarına dönerlerdi.
Nitekim, İsmail Alapala da makina mühendisi.
Mahallede en yakın çocukluk arkadaşlarım sanat okulu öğrencisiydi.
Ben de, Yalçın Sol arkadaşım vasıtasıyla, bu okulun bir tiyatro oyununda Çorum Lisesi’nden “misafir sanatçı” olarak rol almıştım. 1960’ların ikinci yarısı…O günlerden beri de “Fahri Sanat Okullu” olarak bilinirim.
Öyle bile olmasa, can dostum İsmail Alapala’nın davetini asla geri çeviremem.
Geçen yılki programa baştan sona katılmıştım. Hattuşa’da güzel anılarımız olmuştu. Bu yıl, rahatsızlığım nedeniyle, yalnızca Alapala Makina Fabrikası’nın “harika” bahçesindeki kahvaltıda bulunabildim.
Geçen yılki katılımcıların yanında, bu yıl farklı katılımlar da oldu.
Örneğin, Çeşme’de yaşayan dostum Yusuf Ay ile yine Hollanda’da yaşamakla birlikte yaz dönemini Çeşme’de geçiren İsmail Burhan birlikte gelmişlerdi.
Geçmişte Çorum DSİ Müdürü, sonradan Antalya Bölge Müdür Yardımcısı olan, ÇEKVA Antalya Şubesi’nin önceki başkanlarından, değerli dost İbrahim Günal, Çorum buluşmasına katılanlar arasındaydı.
Samsun’dan da Hüseyin Canbay…
“Kuş sütü eksik” denilebilecek “mükellef” kahvaltıya geçmeden önce, İsmail Alapala’nın asistanı Nihal Şener’in hassasiyeti, titizliği için ayrı bir teşekkür etmem gerektiğini düşünüyorum.
O dönemin öğretmenleri Nurettin Aslan ve Turgut Taç ile o dönemin öğrencileri, bu muhteşem duyarlılığı için İsmail Alapala’ya teşekkür ettiler ve yaklaşık 60 yıl öncesinin anılarından küçük kesitler sundular.
O yıllarda, bizim Lise ile Sanat Okulu arasında kıran kırana futbol maçları olurdu. Öğretmen Okulu, daha çok basketbol-voleybol gibi salon sporlarında iddialıydı. Sanat Okulu’nun kalecisi Necdet Yalçın da kahvaltıda bulunduğu için, “Kova Necdet” üzerine futbol anıları da konuşuldu elbet.
Lise’nin kalecisi kim miydi?
Bizim “Çatlak Hasan”!
Bu şakalar şimdi olsa kaldırılır mı bilmem?
Kahvaltıda ben yine, Çorumluların Hitit uygarlığının değerini anlayamamasından şikayet ettim.
Bu toprakların, barışın, kadın erkek eşitliğinin ve inançlara saygının anavatanı olduğunu, Puduhepa’nın en az Kleopatra kadar önemli bir tarihi kadın figür olduğunu söyledim.
Bizim işimiz söylemek ve yazmak.
Kamuoyu oluşturma adına mücadele verdiğimiz çoğu alanda sonuç aldık çok şükür, ama başarılı olamadığımız konulardan biri, hazine değerindeki Hitit uygarlığını hemşehrilerimize gerektiği gibi benimsetememek…Maalesef…
(SÜRECEK)